Quantcast
Channel: Sinema bir mucizedir...
Viewing all 348 articles
Browse latest View live

51.Altın portakal ulusal yarışma filmleri açıklandı


Geldi gönlümün sultanı, Film Ekimi 2014

$
0
0
Ekimde istanbul film festivaliyle güzel. Havalar yavaş yavaş soğumaya başladığı günlerde klişe tabirle içimizi ısıtan gönlümüzün sultanı film ekiminin programı belli oldu. Sitesine bir kaç gündür girmeye çalışıyordum. En sonunda bugün girmeyi başardım ve el emeği göz nuru programını siz sinema severler için hazırladım. Haftaiçi gündüz seanslarına gidemeyecek 9-5 çalışanlar için belediyemizin bir hizmeti daha. Gidemeyeceğiniz seansları görüp iç geçirmemek için alttaki programa bakmanız şiddetle tavsiye olunur. Keyifli seyirler.










Aşkın en lezzetli hali

$
0
0

 
AŞK TARİFİ
Yönetmen Lasse Hallström
Yapımcılar Juliet Blake Steven Spielberg Oprah Winfrey
Türü Drama
Oyuncular Helen Mirren Om Puri Manish Dayal Charlotte Le Bon
Yapım Yılı / Süre 2014 / 122 dk.
İthalat / Dağıtım Pinema

KONU
“The Hundred-Foot Journey”de Hassan Kadam (Manish Dayal) gastronomik anlamda mükemmel bir damak tadına sahip bir saf kızı canlandırıyor. Hindistan’dan uzaklaştırılmış olan ve liderleri Papa (Om Puri) olan Kadam ailesi, Fransa’nın güneyindeki Saint-Antonin-Noble-Val isimli köye yerleşir. Bu büyüleyici köy hem güzel hem de zariftir. Yerleşmek ve Maison Mumbai isimli Hint restoranını açmak için ideal bir yer olduğunu düşünürler. Ta ki Madam Mallory’nin (Akademi ödüllü Helen Mirren) işlettiği Michelin yıldızlı klasik Fransız restoranı Le Saule Pleureur’un sahibi bundan rahatsız olana kadar.
30 metre ileride açılan bu yeni restorana karşı protestosu ateşli bir savaşa dönüşür. Ta ki Hassan’ın Fransız mutfağı tutkusu ve Madam Mallory’nin cazibeli aşçı yardımcısı Marguerite (Charlotee Le Bon) onun gizemli yeteneğiyle iki kültür arasında sihir yapmak için bir araya gelene dek. Madam Mallory sonunda rakibinin yeteneğini Kabul eder ve Hassan’ı kanatları altına alır.
“The Hundred-Foot Journey”, parmak ısırtan tatlarla dolu. Sürgünde elde edilen tahrik edici bir zafer. Ayrıca çarpışan iki dünyayı ve genç bir adamın evinin rahatlığına erişmek istemesini anlatan bir hikaye.
“The Hundred-Foot Journey”, DreamWorks Pictures ve Reliance Entertainment tarafından sunuluyor. Yönetmeni ise Akademi ödülü adaylığı bulunan Lasse Hallström. Başrolde Akademi ödüllü Helen Mirren, Om Puri, Manish Dayal ve Charlotte Le Bon var. Filmin yapımcıları Akademi ödüllü Steven Spielberg, Akademi ödülü adayı Oprah Winfrey ve Juliet Blake. Başyapımcılar Caroline Hewitt, Carla Gardini, Jeff Skoll ve Jonathan King. Senaryo Akademi ödülü adayı Steven Knight tarafından, Richard C. Morais’in “The Hundred-Foot Journey” isimli romanından esinlenerek yazılmış.

BİR BAŞARI REÇETESİ:
Sayfadan Ekrana Sıçramak
Jim Henson Company ve National Geographic Channel’ın eski yöneticilerinden olan yapımcı Juliet Blake, kitabı ekrana taşımak için tek başına bir yolculuğa çıktı. Her şey Ocak 2009’da başladı. Blake kendini kariyerinde tatminsiz hissediyordu. Richard Morais’nin “The Hundred-Foot Journey” isimli romanın ön baskısını okudu. Kitap henüz ABD’de yayımlanmamıştı. Blake şöyle der: “Hikayeye âşık oldum. Yemeğin insanları bir araya getirme fikriyle harika bir manzara oluşturulmuş.” 
Blake şöyle devam ediyor: “Bu düzgün Fransız restoranıyla zıddı olan canlı, renkli Hint restoranı arasındaki tezada bayıldım. Birinde Mozart, diğerinde yüksek sesli Bollywood müziği çalıyor. Böylece muazzam bir kültür çatışmasıyla karşılaşıyorsunuz.”
Bu hikayeden mükemmel bir film çıkacağından emin olan Blake, kitabı senaryo hâline getirmeyle ilgilenip ilgilenmediklerini sormak için birkaç yapım firmasına gitti. Harpo Films’de malzeme Oprah Winfrey’i çok etkiler. Winfrey anında kitabın ve yazarının hayranı olur. DreamWorks’ten Steven Spielberg ve Stacey Snider da hikayeden aynı derecede etkilenir ve projenin potansiyeli onları çok heyecanlandırır.
Spielberg şöyle diyor: “Uyumlu olması beklenmeyecek kişiler arasındaki uyumu anlatan bu hikayeyi anlatabilmek için yaratıcı enerjilerimizi uyumlu bir şekilde bir araya getirme fırsatı bulduk. Winfrey şöyle devam ediyor: “Bu roman küçük bir mücevher ve bir parça sanattı. Kariyerim boyunca söylemeye çalıştığım şeyleri anlatıyordu. Çok moral veren bir hikaye. Ayrıca Steven’la tekrar çalışma fikri hoşuma gitmişti.”
 Kitap dünya çapında en çok satanlar listesine girdi ve 28 ülkede yayımlandı. “The New York Times Kitap İncelemeleri”nde Editörün Seçimi olarak tanıtıldı ve Winfrey’nin “O, The Oprah Magazine”inde de 2010 Yazının En İyi 10 Kitabı listesine girdi. Yazarın ilk romanı olduğundan ve Spielberg ile Winfrey’le çalışacağından, Blake’in geleceği parlak görünüyordu.
Lasse Hallström, yönetmenlik için mantıklı bir seçimdi. “My Life as a Dog”, “Tanrı’nın Eseri Şeytanın Parçası” ve “Çikolata” gibi beğenilen filmleri vardı. Daima harika hikayeler anlatmıştı. Yönetmenlik tarzı da bu hikayeye tam uyuyordu. Spielberg eskiden beri Lasse’nin hayranıydı. “My Life as a Dog” en sevdiği filmlerinden biriydi.

Hallström için Spielberg gibi bir yönetmenle yapımcı olarak çalışmak muazzam bir deneyimdi. “Steven oyuncu seçiminde çok yardımcı oldu. Senaryoda değişiklik konusunda da bana yorumlarını sundu.” Hallström ayrıca yapımcılar Winfrey ve Blake’i de çok övüyordu: “Oprah Winfrey’in bizimle olması büyük bir onur. Yaşamındaki korkusuzluk ve insanların iyi yanını ortaya çıkarması hoşuma gidiyor. Juliet Blake de çok zeki bir yapımcı. Onu çok takdir ederim. Bu benim için adeta sihirli bir tesadüf: Doğru zamanda, doğru oyuncu kadrosu ve doğru yapımcılarla doğru malzeme. Bu çok nadiren olur.

SOFRA KURULUYOR:
Rüya Kadrosunu Oluşturma
Sıra oyuncu kadrosuna geldiğinde yapımcılar bu roller için doğru kişileri bulmanın önemini biliyordu. Hallström: “Madam Mallory kolay bir rol değil. Filmde büyük bir dönüşüm geçiriyor ama ben karakterleri gerçekçi şekilde tasvir eden hikayeleri severim. Bunu inandırıcı şekilde göstermek istedim.”
Helen Mirren’ı ise rolünde hayal etmek kolaydı. “Kraliçe”deki Akademi ödülü kazandığı 2. Elizabeth ve PBS’in “Prime Suspect”indeki Emmy ödüllü rolüyle tanınan Mirren, hem komedi hem de dramatik rollerde çok başarılıydı. Birinden diğerine kolayca geçiyordu. Neyse ki Mirren bu yolculuğa çıkmayı istiyordu.
Hallström: “Helen birçok açıdan çok başarılı. Hayal gücü sınırsız. Her an olağanüstü, değerli seçimler sunuyor. Ayrıca Yarı Rus, yarı İngiliz olsa da mükemmel bir Fransız.”

Hallström’le çalışmak Mirren için güzel bir deneyimdi zira oyunculuk yaklaşımları aynı. Hallström çok çekim yapmayı tercih ediyor ve doğaçlamayı teşvik ediyor. Çekimden önce rolü oyuncularla çok fazla tartışmıyor. Mirren da bunu canlandırıcı buluyor.
Papa rolü için Hallström şöyle diyor: “Om Puri’yi hep takdir etmişimdir. Varlığındaki istikrar ve otorite tam da Papa rolüne uygun.”
Kadam ailesinde ise Hassan rolü için Manish Dayal’ı buldular. “90210” ve “Law & Order: SVU” gibi referansları olan Dayal, Hassan rolüyle arasında bir bağ hissetmiş ve karakteri özümsemek için elinden geleni yapmaya koyulmuş.
Spielberg şöyle diyor: “Çok güzel ve sakin, istikrarlı bir duruşu var. Om’a benzemese de onun oğlu olduğunu hissettiriyor. Bu ikisini oyuncu olarak birleştiren bir şey var.”
Yapımcılar Marguerite rolü için pek çok oyuncu düşünmüş. Spielberg, bir Fransız televizyon programında Charlotte Le Bon’un komedi yönünü görünce ilk seçimi olmuş. Spielberg: “Charlotte komedi tarzında bir hava durumu okudu. Bu kadar güzel ve komik olan birinin bu filmde olması gerektiğini fark ettim.”
Le Bon şöyle diyor: “Marguerite’in yemek yapma tutkusu hoşuma gitti. Bir oyuncu olarak insan evrim geçiren birini oynamak ister. Marguerite gibi. Bu beni çok cezbetmişti.”
Kadam ailesinin geri kalanı, Mansur, Mahira, Mukhtar ve Aisha’yı Amit Shah, Farzana Dua Elahe, Dillon Mitra ve Aria Pandya canlandırıyor. İlk fotoğraf çekimlerinde Kadam ailesi olarak poz vermişler. Böylece birbirlerini tanımışlar. Puri hafta sonları ekrandaki ailesine yemek yaparmış. Böylece ekrandaki aile bağları daha gerçekçi olmuş.

MENÜ PLANLANIYOR:
Görüntüyü Yaratma
“The Hundred-Foot Journey” farklı aromalardan oluşan bir ziyafet. Ayrıca nefes kesici Fransa manzaralarının da temel bileşenlerinden biri. Hallström daha önce ekranda görülmemiş bir yer istemiş. Haftalarca yer aradıktan sonra nihayet Fransa’nın güneyindeki Saint-Antonin-Noble-Val’da karar kılmışlar. Eskimez bir niteliğe sahip köy, filmcilik açısından da mükemmel bir büyüklüğe ve yere sahip.
Fransa’da 52 gün süren çekimleri, Hindistan’da daha küçük bir ekiple yapılan dört günlük çekimler izledi. Ekibin çoğu Fransız'dı ama birkaç Amerikalı, İngiliz ve Hintli de vardı. Ayrıca İsveçli bir yönetmen, İsveçli bir görüntü yönetmeni ve kamera ekibi de vardı. Blake şöyle diyor: “Sette daima dört dil konuşuluyordu: İngilizce, Fransızca, İsveççe ve Hintçe. Filmin yapılma faslı da kendisi gibi çok kültürlüydü.”

MALZEMELER BİRLEŞTİRİLİYOR:
İki Kültürün Ve Mutfağın Savaşı
Le Saule Pleureur ve Maison Mumbai arasındaki çatışma, iki farklı kültür arasındaki çatışmayı simgeliyor: Madam Mallory’nin gururlu ısrarcılığıyla Papa’nın sarsılmaz inatçılığı. Mallory, Fransız kültürü ve mutfağına duyduğu milliyetçi gururun tehlikede olduğuna inanıyor. Papa da ailesinin bir kez daha uyum sağlayamadığı için kovulacağından korkuyor. Her iki taraf da kendini tehlikede hissediyor.
Hint mutfağı, aroma çeşitliliğiyle ünlüdür. Tavuk tikka masala’daki zencefil, tavuk tandırdaki kekremsi tat, kimyon, tarın, safran ve kişniş. Hint yemek yaklaşımı spontan ve rahattır.
Fransızlar için de aroma kesinlikle önemlidir ama biraz daha az vurgulanır. Hazırlanışı, özellikle de tekniği, yemeğin kendisi kadar önemlidir. Fransız mutfağıyla en çok aromalı peynirler, ekmekler ve şarap ile zengin tatlı soslar ilişkilendirilir. Hassan bu sosları Marguerite’ye hazırlarken, ki ilk denemesi Fransız mutfağındandır, mutfaktaki yeteneğinin büyüklüğünü ilk kez fark eder.
 
BON APPETIT:
Ekranda İştah Açan Görüntüler Yaratmak
Yemek, uyarıcı bir nesnedir. İyileştirme, insanları bir araya getirme ve ilham verme gücüne sahiptir. Kültürleri karıştırır ve bize başkalarının hayatı hakkında bilgi verir. Spielberg şöyle diyor: “Yemek harika bir eşitleyicidir. Oyun alanını eşitler ve her ülkeden, her inançtan ve disiplinden insanı aynı noktaya getirir.”
Sıra yemekli sahnelerin çekimine geldiğinde yapımcılar alışılmadık bir zorlukla karşılaştı: O yemeklerin ekranda da gerçekte olduğu gibi baştan
çıkarıcı olduğunu nasıl göstereceklerdi? Hallström için en önemli şey, çekimlerin canlı gözükmesiydi. Seyircileri hikayeden ulaştıracak şatafatlı çekimler istemiyordu.
Hallström bu konuda şöyle diyor: “En büyük korkum bir yemeğe yakın çekim yapıp ağır çekim spagetti reklamı havası vermekti. Ama görüntü yönetmenimiz Linus Sangren, yemeğe şiirsel bir şekilde yaklaşmayı çok iyi bilir. Böylece yakınlaştırdığımızda ağızlar sulanır.”
OYUNCULAR
HELEN MIRREN (Madame Mallory) sahnedeki, sinemadaki ve televizyondaki çalışmalarıyla bütün dünyada tanındı. 2006 yapımı “Kraliçe”deki 2. Elizabeth rolüyle Akademi Ödülü, Altın Küre, SAG ve BAFTA ödüllerini kazandı. Los Angeles’tan Londra’ya kadar neredeyse her eleştirmen tarafından da “en iyi kadın oyuncu” olarak
adlandırıldı. 2013’te HBO’da Phil Spector’ın biyografik filminde rol aldı. Filmde avukat Linda Kennedy Baden’ı canlandırdı. Rol arkadaşı Phil Spector rolüyle Al Pacino’ydu. Mirren bu rolüyle SAG ödülünü kazandı. Ayrıca Emmy ve Altın Küre ödüllerine de aday gösterildi. Diğer yeni çalışmalarından bazıları Bruce Willis ve John Malkovich’le birlikte oynadığı “Red 2” ve Anthony Hopkins’le birlikte oynadığı, bir Sacha Gervasi yapımı olan ve Anthony Hopkins’in eşi Alma Reville’i canlandırdığı “Hitchcock”. Buradaki rolüyle Altın Küre ve SAG ödüllerine aday gösterildi. Mirren tiyatroda da yoğun şekilde çalıştı. “Seyirci”deki 2. Elizabeth rolüyle en iyi kadın oyuncu dalında Olivier Ödülü’nü kazandı. “Mourning Becomes Electra”daki rolüyle de yine Olivier Ödülü kazandı. Mirren 2009’da Ulusal Tiyatro’ya dönerek Sör Nicholas Hytner’ın yönettiği “Phédre”de oynadı.
OM PURI (Papa), Hindistan’ın en ünlü oyuncularından biri. Ulusal Tiyatro Okulu’nda üç yıl eğitim gördükten sonra iki yıl da Film ve Televizyon Enstitüsü’nde okudu. 35 yıldır 250’den fazla filmde çalıştı.
Puri ilk Ulusal Ödülünü 1982’de “Arohan”la kazandı. 1984’te ikinci Ulusal Ödülü “Ardh Satya” ile kazandı. Aynı film için Karlovy Vary Uluslararası Film Festivali’nde de en iyi oyuncu ödülünü kazandı. 1997’de “Fanatik Oğlum”daki rolüyle en iyi Avrupalı oyuncu ödülünü kazandı. 2000’de “Doğu, Doğudur”daki rolüyle en iyi oyuncu dalında BAFTA ödülüne aday gösterildi.
MANISH DAYAL’s (Hassan Kadam), “90210,” “Law & Order: SVU,” “The Good Wife” ve “Switched at Birth” gibi yapımlarda oynadı.
Dayal, Hindistan’ın kırsal kesimindeki eğitim düzeyini artırmak için aktif şekilde çalışıyor.
Oyuncu Brigitte Paquette’in kızı olan Kanadalı oyuncu CHARLOTTE LE BON (Marguerite), ilk Amerikan filmi denemesini “The Hundred-Foot Journey”le gerçekleştirdi. Oynadığı Fransız filmlerinden bazıları “Mood Indigo”, “Astérix and Obélix: God Save Britannia”, “The Stroller Strategy” ve “Le Grand Méchant Loup.”

Le Bon, bir Fransız televizyonunda hava durumu sunucusu ve stand-up komedyeni olarak başladı. Yakın zaman önce “L’Envers du Décor”da yer aldı.

KAMERA ARKASI
LASSE HALLSTRÖM (Yönetmen) dünyanın en tanınmış yönetmenlerinden biridir. Seyirciler onu en çok “My Life as a Dog”, “Gilbert’in Hayalleri” ve “Tanrı’nın Eseri Şeytanın Parçası” adlı filmleriyle tanıyor. Hallström yakın zaman önce Julianne Hough ve Josh Duhamel’in başrollerini paylaştığı “Safe Haven”ı yönetti. Ewan McGregor ve Emily Blunt’ın oynadığı “Salmon Fishing in Yemen”i çekti. Paul Torday’in bir romanından uyarlanan bu filmin senaryosunu, “Milyoner”in senaristi Simon Beaufoy yazdı. Film 34 milyon dolar hasılat elde etti.
Hallström ayrıca 2010’da “Sevgili John”u yönetti. Film Nicholas Sparks’ın en çok satanlar listesine girmiş bir romanından uyarlandı. Başrollerinde Channing Tatum ve Amanda Seyfried’in olduğu bu romantik drama, yedi haftanın ardından “Avatar”ı yerinden ederek birinci sıraya yerleşti. İlk haftanın hasılatı 30,4 milyon dolardı. Toplamda ise dünya çapında neredeyse 115 milyon dolar hasılat elde etti.
Hallström 2000’de “Tanrı’nın Eseri Şeytanın Parçası” ile en iyi yönetmen dalında Oscar’a aday gösterildi. Film, bir John Irving romanının sinema yorumuydu. Başrolleri Tobey Maguire, Charlize Theron ve Michael Caine paylaşıyordu. Irving (en iyi film uyarlaması) ve Caine (en iyi yardımcı oyuncu) bu filmdeki çalışmalarıyla Akademi Ödülü kazandı.

STEVEN SPIELBERG (Yapımcı),
sektörün en başarılı
yapımcılarından biri. Aynı
zamanda DreamWorks
Stüdyoları’nın ortağı. 2009’da
kurulan şirketi Spielberg ve
Stacey Snider The Reliance Anil
Dhirubhai Ambani Group’la
birlikte yönetti.
Spielberg “Jaws”, “E.T.” ve “Indiana Jones” gibi filmleriyle gelmiş geçmiş en çok hasılat elde etmiş yapımcı konumundadır. Ayrıca üç kez Akademi ödülü kazanmıştır.
Spielberg ilk iki Oscar ödülünü yedi Oscar’lı “Schindler’in Listesi” ile en iyi yönetmen ve en iyi yapım dallarında aldı. Spielberg yedi BAFTA ve üç Altın Küre ödülü yanı sıra bu filmdeki çalışması sayesinde DGA ödülünü de kazandı.
Spielberg üçüncü Akademi ödülünü, İkinci Dünya Savaşı draması “Er Ryan’ı Kurtarmak” ile aldı. Film 1998’de öncekilere ek olarak dört Oscar yanı sıra iki Altın Küre ödülü kazandı. Spielberg ayrıca bir DGA ödülü daha kazandı. Aynı yıl PGA, Spielberg’e film endüstrisine katkılarından dolayı prestijli Milestone Ödülünü de takdim etti.
Spielberg ayrıca “Munich”, “ET”, “Kutsal Hazine Avcıları”, “Üçüncü Türle Yakınlaşmalar” ve “Lincoln” ile de en iyi yönetmen dalında Akademi ödülüne aday gösterildi. Bu filmlerle ve “Jaws”, “Mor Yıllar” ve “Amistad” ile ayrıca DGA ödülü kazandı. Spielberg kazandığı 11 ödülle, bütün yönetmenlerden fazla DGA kazanmış bir yönetmendir. 2000’de DGA yaşam boyu başarı ödülü kazandı.

OPRAH WINFREY (Yapımcı) medyanın da gücüyle dünyanın her yanından insanlarla arasında bir bağ kurdu. Ödüllü “The Oprah Winfrey Show” programıyla 25 yılda milyonlarca kişiyi eğlendirdi ve moralini düzeltti. Küresel bir medya lideri ve hayırsever olarak yaptıklarıyla günümüzün en saygıdeğer insanlarından biri hâline geldi. 2009 sonbaharında Oprah Winfrey ve Tyler Perry, Sapphire’in bir romanından uyarlanan “Precious”ın dağıtımını destekledi.
RICHARD C. MORAIS (Yazar) bir romancı ve gazeteci. Romanlarının odak noktası “gerçek kaderlerini yaşayıp tamamlanmış insanlar hâline gelmek için kültürlerinden özgür kalıp dünyada serbestçe yaşaması gereken bireyler”dir.
Morais’nin ilk romanı “The Hundred-Foot Journey”, “O, The Oprah Magazine” tarafından 2010’un en iyi kitaplarından biri olarak tanıtıldı. “The New York Times Book Review”da hem Editör’ün Seçimi hem de prestijli Paperback bölümünde bahsedildi. Bay Morais’nin ilk romanı böylece dünya çapında en çok satan kitaplar listesine girdi ve 28 bölgede satıldı.
Morais kariyerine New York’ta, PBS’te yayınlanan “MacNeil/Lehrer Haber Saati”nde haber stajyeri olarak başladı ve zamanla serbest olarak çektiği filmlerini New York Times’a satmaya başladı. Morais, “Pierre Cardin: Marka Olan Adam” adlı biyografinin yazarıdır. Bu kitap da Forbes’a kapak olmuştur. 1991’de yayımlanarak büyük beğeni kazanan kitap yakın zaman önce e-kitap olarak da yayımlandı.









Sansüre sansür

$
0
0
Bu yıl 100'üncü yılını kutlayan türk sineması Antalya'dan gelen sansür haberleriyle çalkalanmakta. Reyan Tuvi'nin gezi direnişini anlatan "Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek" filmi festival yönetimince yarışma bölümünden çıkartılmasıyla gün yüzüne çıkan sansür belgesel sinemacıların birbiri ardına yaptığı açıklamalarla iyice alevlendi. konu ile ilgili yapılan basın açıklamaları şöyle;
51. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali Yönetimine ve Kamuoyuna
51. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali ön-jürisi tarafından 
yarışma bölümüne seçilen belgesel filmlerimizin TCK’ ya göre değerlendirilmiş olması 
ve ardından bir arkadaşımızın filminin sansür mekanizmasına takılarak yarışma dışı 
bırakılmasıyla başlayan kriz, festival yönetimince son ana dek sorumluluk 
üstlenmeyen ve polemiklere sebebiyet veren bir tarz ile yönetilmiştir. En başından 
beri asıl meselenin filmlerimizin TCK maddelerine göre değerlendirilmesi, sansürün 
meşrulaştırılması sorunu olduğunu söylememize rağmen, sinema dünyasını bölen, 
spekülasyonların ve manipülasyonların etkin olduğu bir tartışma ortamı yaratılmıştır. 
Bizim, festivalin yapılabilmesine dair beklentilerimiz gerçek anlamda festival 
yönetimince karşılığını bulmamıştır. Yapılan son açıklamanın da meselenin özünü 
çözmeye dair olmadığını büyük bir hayal kırıklığı ile karşıladık. 
Festival yönetiminin TCK uygulamalarına dair net bir özeleştiri vermemesi, 
bizim açımızdan, gelecekte yapılacak olan festivallerde de filmlerimizin bu maddelere 
göre müdahale görebileceği anlamına geliyor.
Festivale sayılı günler kala sorunun doğru anlaşılması ve çözülmesi yönündeki 
umudumuzu yitirmiş olmanın üzüntüsü içerisindeyiz. Festivalin gerçekleşmesini çok 
önemli buluyoruz fakat filmlerimizin sansür mekanizmaları yaratılarak 
değerlendirilmemesini ve sanatsal özgürlüğün güvence altına alınmasını her şeyden 
daha çok önemsiyoruz.
Aşağıda imzası olan, Ulusal Belgesel Yarışma bölümünde yer alan yönetmen 
ve yapımcılar olarak filmlerimizi festivalden çektiğimizi üzülerek bildiriyoruz.
Albina Özden, Ayris Alptekin, Fehime Seven, Nazlı Bulum, Sefa Tokgöz - Ben Bir 
Slogan Buldum Anem Benim Yanımda
Devrim Akkaya, Cem Doruk - Diyar
Yasin Semiz – Eymir Neden Paylaşılamadı?
Zeynel Koç, Cenk Örtülü – Kêl / O İklimde Kalırdı Acılar
Emel Çelebi – Külkedisi Değiliz
Cem Kaya - Motör 
Ender Yeşildağ – Sessiz Çığlık
Güliz Sağlam, İlker Berke – Tepecik Hayal Okulu
Ahmet Yurtkul- Uzak
Reyan Tuvi – Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek
Deniz Yeşil – Yollara Düştük

*****
KAMUOYUNA DUYURU 
Sansür kadar sansür baskısıyla oluşan otosansüre karşı da daha güçlü 
sektör kararlılığı ve dayanışmasına ihtiyaç var
30 Eylül 2014 tarihinde 51. Antalya Altın Portakal Film Festivali Ön Jüri’si tarafından 
kamuya açık olarak paylaşılan “Zorunlu Açıklama “da “Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek” 
belgesel filminin festival yönetiminin insiyatifi ile yarışmadan çıkarıldığı bilgisi yer 
alıyordu. 
Belgesel Sinemacılar Birliği, bu duyurudan hemen sonra filmin sansürsüz şekilde yeniden 
yarışmaya dahil edilmesi için, 'Sansüre hayır' duyurularından daha etkili olacağına inandığı 
sektör kararlılığı ve dayanışmasının güçlendirilmesi için yoğun çaba sarf etti. Beş gün 
boyunca filmin olduğu gibi yarışmaya yeniden alınması olasılığı gündemde oldu. Ne var ki 
filmin müdahaleye uğramadan yarışmaya katılımı sağlanamadı.
Gelinen noktada 'Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek" filmi altyazı değişikliği ile festival 
yarışmasına tekrar alındı. Yönetmenin festivalin yeniden yapılabilir olmasını sağlayan 
özverisini anlayışla karşılamakla birlikte, süreci yönetenlerin festivalin yapılp yapılmaması 
noktasındaki sorumluluğu yönetmene yıkan uygulamalarını ve bu yönde sektörün bazı 
kesimleri tarafından yapılan ve yönetmene baskı işlevi gören açıklamaları kabul edilemez 
buluyoruz. 
Sansürden daha endişe verici olan ve sansür baskısının yol açtığı otosansür olgusunu 
tartışmayı özgür düşüncenin ve yaratıcılığın önündeki en önemli sorunlar arasında 
görüyoruz. 
Yaşanan sıkıntılar, festivallerin sanata müdahale hakkını kendinde gören iradelerin 
gölgesinde gerçekleştirilmesinin getirdiği sıkıntılarla yüzleşmemiz gerektiğini bir kez daha 
bizlere göstermiş oldu. Bu deneyimin festivallerin özgür ve özerk gerçekleşmesi yolundaki 
çabaları tetikleyerek, tüm sinema sektörüne sürekliliği olan ve güçlenerek büyüyen 
festivallere giden yolu açmasını içtenlikle diliyoruz. 
Belgesel Sinemacılar Birliği olarak sansürün kabul edilemez olduğunun altını bir kere daha 
çiziyoruz. Sansürü ve sansür baskısıyla oluşan oto sansürü meşrulaştırmamak ve gelecek 
festivallerde bu doğrultudaki uygulamalara davetiye çıkartmamak adına 51. Antalya Altın 
Portakal Film Festivali'ne katılmayacağımızı kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz.
BELGESEL SİNEMACILAR BİRLİĞİ
05.10.2014
*******
Kamuoyuna:
51.Uluslararası AntalyaAltınPortakalFilmFestivali Ulusal Belgesel Yarışması Ana Jüri
Başkanıolarak,buyarışma ile ilgilibugüne kadaryaşanan sürecidikkatle takip ettim.Bu süreçte:
1. Berke Baş,Ayşe Çetinbaş ve  Seray Genç’ten oluşan ön jüri,festivale başvuran 
belgesel filmlerarasındankendilerinden talep edildiği  üzere15filmiyarışmayadeğer
bulmuştur.
2. Festivalyönetimibu 15 filmarasında yer alan 'YeryüzüAşkın Yüzü Oluncaya Dek'
belgeselfilmini "TürkCezaKanunu'nun125.ve299.maddelerineaykırıifadeve
içerikihtivaettiği"gerekçesiileyarışmadançıkarmıştır.
3. Önjüri,30Eylül2014’teyaptıklarıaçıklamada“birbelgeselfilminiçeriğineolursaolsunTCK'yagöredeğerlendirilmesinivelistedençıkarılmasınıbirsansür”olduğunu,
böylebirsansürünhiçbirşekildeparçasıolmayacaklarınıbelirterek,bu
kararı tanımamıştır.
4. Festivalkomitesinin, festivalininternetsitesindencevabenyaptığıaçıklamada
yarışmayönetmeliğinin25.maddesiolan“festivalyönetimindenbirtemsilci,
yöntemeilişkinsorunlarınçözümlenmesindeyardımcıolmakamacıylaoyhakkı
bulunmaksızınönjüritoplantılarınakatılır”ibaresi“oyhakkıbulunmaksızın”kısmı
çıkarılarakalıntılanmış;“festivalyönetimi,başvuranfilmlerikabuletmeyada
reddetmehakkınasahiptir”ifadesiile birliktekullanırakfestivalyönetimininön
jürininiradesinemüdahaleetmesimeşrulaştırılmayaçalışılmıştır. Festivalyönetimi,
başvuranfilmleri, başvurukoşullarınauygunolupolmadıklarıkriterlerinegöreön
jürinindeğerlendirmesinesunmadanönceelemehakkınasahiptir.Önjürinin
iradesinemüdahaleetmehakkıyoktur.
5. Festivaldeçeşitliyarışmalardaanajüriüyeleriolan vebenimdeiçindebulunduğum birgrup2Ekim2014’tebiraçıklamayapmıştır.Buaçıklamada “sanateserlerininsuç unsuruolarakgörülmesinedavetiyeçıkaranbukararıngerialınmasınıvefilmin
UlusalBelgeselFilmYarışması’nda,sanatçınınkurguladığıözgünhaliyle
gösterilmesini”talepetmiş;“budurumdakararirademizigüvencealtında
hissetmemizinmümkünolmadığını” vefestivalyönetiminden,“filmgösterimlerinin
hertürlübaskıdanmuafbirşekildeyapılacağınıveseçicikurullarınkararlarının
manipüleedilmeyeceğinigaranti eden,tavizsizbiraçıklama” beklediğimiziifade
etmiştik.
6. Festivalyönetimi3Ekim2014’teulusalbelgeselyarışmasınabelgeselleri seçilenve budurumatepkigösterenyönetmenlerlegerçekleştirdiğitoplantıdasansürünsorumluluğunuüstlenmekveyanlışınıdüzeltmek yerine, önjürininprofesyonelcegerçekleştirdiğisorumluluğunuşüpheyedüşürecekifadelerkullanmış,durumundüzeltilmesorumluluğunusözkonusufilminyönetmenineatarak,sansüreek,birdeyönetmenüzerindebaskıoluşturmayadevametmiştir.VarılanbunoktadaUlusalBelgeselFilmYarışması AnaJüriBaşkanı olarakbenimgönülrahatlığıilegörevimedevamedebilmemve51.UluslararasıAntalyaAltınPortakalFilmFestivali’ninbirparçasıolabilmemmümkün değildir. Sansürün,sorumsuzluğun,
manipülasyonun ve baskının olduğu yerde benyokum.

CanCandan
4Ekim2014,İstanbul


Carina'nın Günlüğü beyazperdeye hazırlanıyor

$
0
0

Sivas Katliamı’nda Madımak Oteli’nde hayatını kaybedenler arasında olan Hollandalı gazeteci Carina Cuanna’nın hikâyesi beyazperdeye taşınıyor.

Ulaş Bahadır’ın yazıp yönettiği film, 2 Temmuz 1993’te yaşanan Sivas Katliamı’nı beyazperdeye taşıyor. “Carina’nın Günlüğü-Sivas 93” adlı filmde olaylar Madımak Oteli’nde ölen 37 kişi arasındaki tek yabancı olan Hollandalı gazeteci Carina Cuanna’nın hikâyesi üzerinden anlatılacak.
Cuanna’yı 12 aday arasından seçilen Alman oyuncu Denise Ankel canlandıracak. Otelde hayatını kaybeden şairlerden Metin Altıok’u Altan Erkekli, Behçet Aysan’ı Mustafa Alabora, Hasret Gültekin’i ise Umut Kurt canlandırıyor. Dönemin valisi Ahmet Karabilgin’i oynayan isim ise Erdal Tosun.
“Carina’nın Günlüğü-Sivas 93″ filminin 2015’in ilk aylarında gösterime girmesi planlanıyor.

Magic in the moonlight

$
0
0

Woody Allen’ın 1920’lerdeki varlıklı Riviera’da geçen SİHİRLİ AYIŞIĞI adlı filmi, bir medyumun (Emma Stone) sahteci olduğunu ifşa etmeye çalışan usta bir illüzyonisti (Colin Firth) anlatan bir romantik komedi. Çinli hokkabaz Wei Ling Soo, döneminin en ünlü illüzyonistidir ancak bunun, kendisini aşırı derecede beğenen ve sahteci illüzyonistlerin gerçekten sihir yapabildikleri iddialarından nefret eden aksi ve kibirli İngiliz Stanley Crawford’ın (Firth) sahne kişiliği olduğunu çok az kişi bilir.

Stanley, çocukluk arkadaşı Howard Burkan’ın (Simon McBurney) zorlamasıyla Catledge ailesinin Fransız Riviearasındaki malikanesine gider. Aile; Anne Grace (Jacki Weaver), oğlu Brice (Hamish Linklater) ve kızı Caroline’dan (Erica Leerhsen) meydana gelmektedir. Kendisini Stanley Taplinger adında bir iş adamı olarak tanıtır. Amacı, annesiyle (Marcia Gay Harden) birlikte orada kalmakta olan cazibeli genç medyum Sophie Baker’ın (Stone) foyasını meydana çıkarmaktır. Sophie, Catledge’lerin villasına Grace’in daveti üzerine gelmiştir. Grace, Sophie’nin ölen kocasıyla temas kurmasına yardımcı olabileceğinden emindir. Sophie oraya gelir gelmez kendisine sırılsıklam âşık olan Brice’ın dikkatini çekmiştir. Sonrasında karakterleri sersemleten, kelimenin tam anlamıyla sihirli bir dizi olay olur. Sonunda SİHİRLİ AYIŞIĞI’nın yaptığı en büyük numara, hepimizi kandıran numaradır.


Yapım Hakkında
İllüzyon, Woody Allen’ı, gençliğinde çeşitli numaralar yapmaya başladığından beri büyülemektedir. O zamandan beri de illüzyon ve illüzyonistler, çalışmalarında sık sık yer aldı.
Spiritüel medyumlar, SİHİRLİ AYIŞIĞI’nın geçtiği 1920’lerde çok revaçtaydı. O devrin en büyük illüzyonisti olan Harry Houdini pek çok seansa katılarak, karşılaştığı bütün medyumların foyasını meydana çıkarmıştı. Houdini’nin motivasyonu, ilginç olsa da dolandırıcıları ifşa etmek değil, ölülerle iletişim kurmanın mümkün olduğunu keşfetmeye duyduğu samimi istekti. Onca dolandırıcılıkla karşılaşmak onda hayal
kırıklığı yaratmış olsa da kendisi ölmek üzereyken ölüm ötesi yaşam için umudunu korumuştu.
Stanley Crawford (Colin Firth) dışarıdan bakıldığında Houdini’nin tam tersidir. Kimliğini gizleyerek Çinli hokkabaz Wei Ling Soo rolünde gösteri yapan, dünyaca ünlü bir illüzyonist olan Stanley, ölüm ötesi yaşam ihtimalini bütünüyle reddetmektedir.

Filmin 20’lerde geçmesinin yarattığı romantizm ve Fransa’nın güneyindeki yerlerin ışıl ışıl görüntüsü, filme doğal bir sihir kattı.
En çok David Fincher’ın “YEDİ”si gibi kara film çalışmalarıyla tanınan görüntü yönetmeni Darius Khondji, Allen’la daha neşeli ve aydınlık filmler de yapmıştı. PARİS’TE GECE YARISI ve ROMA’YA SEVGİLERLE gibi.
Khondji: “Hafif ve neşeli bir film çekmek istedik. Ancak filmin görsel yapısı için güçlü bir renk paleti olmalıydı. 70’lerden kalma eski Cinemascope mercekler kullandık ve film üzerinde fotoğrafladık. Bunu da kontrastı azaltıp görüntüleri doğal yoldan yumuşatmak için özel bir işlem kullanarak yaptık.”
Filmde görülen kostümlerin çoğu o döneme ait orijinal giysiler. Bunları kostüm tasarımcısı Sonia Grande ve ekibi, dünya çapında yaptıkları aramayla bulmuş.
Allen bütün filmlerinde olduğu gibi SİHİRLİ AYIŞIĞI’nda da çok fazla diyalog içeren ve kamera hareketine engel olan uzun sahneler çekmiş.

Firth: “Bazen yedi veya sekiz çekim yapardık ve memnun olurdu. Ama şapkamızı düşürürdük ve bütün sahneyi baştan çekmek gerekirdi. O, prova yapmaz. Bu yüzden ilk çekim bir bakıma prova gibi olur ve bütün pürüzler giderilip herkes hazır hâle gelene kadar tekrarlamak gerekir.”
Stone: “Woody’yle çalışmak hayalimdi ve gerçekleşti. Sessiz ve çok ciddi olduğunu, mesafeyi koruduğunu duymuştum ama benim deneyimim tam tersiydi. İnanılmaz derecede dost canlısı ve komikti. Bana pek çok hikâye anlattı.” Atkins: “Çok kötü olduğumuzu bildiğimiz bir sahnenin sonunda şöyle dedi: ‘Pek iyi sayılmazdı, değil mi?’ Ben de gülüp şöyle dedim: ‘Korkunçtu. Ne yapacağız?’ O da gülüp ‘Bir dahaki sefere daha iyisini yapacağız’ dedi.”
Gelmiş geçmiş en büyük gizem, âşık olmaktır. Bu, ne kadar gerçekse, tam olarak açıklayabilmek de o kadar imkansızdır. Stone şöyle diyor: “İşlerin biraz daha sihirli olmasını istemek doğal ve insani bir durumdur.
Filmdeki sihir ise aşk. Aşk sadece olur. Mantığa uygun gelmeyebilir ama güzelliği ve sihri de buradadır zaten.”
Allen: “Görür görmez birinden hoşlanmak açıklanamaz bir şeydir. Sebep bulmaya çalışabilirsiniz. ‘Tarzını beğendim, espri anlayışını beğendim, fikirlerini beğendim, fiziğini beğendim’ gibi. Ama sonuçta ne olduğunu bilmezsiniz çünkü aynı tarza veya espri anlayışına sahip birinden hoşlanmıyorsunuzdur. Bu, çok karmaşık bir şey çünkü ortada elle tutulamayan bir şey var. Eminim bir milyon yıl sonra bilgisayarlarla, matematiksel olarak grafiklerle açıklayabileceklerdir ama şu anda ve öngörülebilir gelecekte bu durumun değişeceğine dair kanıt yok. Biriyle tanışıp ona karşı olumlu ve romantik hisler beslemenin kesinlikle sihirli bir heyecanı var.””



Sinema bir mucizedir 5 yaşında

$
0
0
Yillar gerçekten çok çabuk geçiyor. Daha dün gibi ilk yayınladığım postu hatırlıyorum. Ne zaman 5 yıl geçti anlamak mümkün değil. Sinemayla dolu dolu beş yıl. Nice yıllara mucize..






Sinemental-İçimizi Aralayan Filmler Festivali

$
0
0
Sanat, insanın ‘herhangi bir insan’ olmaktan kurtulma, birey olma; ‘kişi’ olmaktan, toplumun edilgen bir birimi olmaktan kurtulma çabasıdır.
“Sanat” aynı zamanda bir tartışma, karşı çıkış, insanın ifade alanını genişletebilmek için açılmış en eski, en sürekli, en şiddetli başkaldırı olarak da ifade edilir*.
SİNEMENTAL / içimizi aralayan filmler festivali, sanatın en geniş kitlelere dokunabilmiş dallarından sinema aracılığıyla insanın kendisine ve içinde yasadığı topluma yakın olmasını/olabilmesini sağlamayı hedefleyen bir organizasyondur.

SİNEMENTAL/ içimizi aralayan filmler festivali, sinemanın iletişimdeki gücünden ve içerik zenginliğinden yararlanarak yalnızlıkları/ötekileştirmeleri, dışlanmışlıkları ortadan kaldırmak, insan ruhunu anlamak konusunda farkındalık yaratmak için başlıyor…
İster bir devlet başkanı (A. Lincoln) olsun ister bir ressam (V. Van Gogh), ister bir Holywood yıldızı (R. Hayworth, M. Monroe) ister bir bilim adamı (A. Einstein) ya da içimizden biri… Hiç kimse ruhsal sorunlardan bağışık değil.
Bugün Türkiye’de her 5 kişiden 1’i, hayatları boyunca bir kez ruhsal rahatsızlık yaşıyor. Peki, bunlardan kaçı gereken ilgiyi ve desteği görüyor? Amacımız ruhsal rahatsızlıklar konusunda farkındalık yaratmak ve kamuoyu oluşturmak. İnsanların ruhsal sorunlarının, potansiyellerinin önüne geçmesini engellemek.
Farklı olanların, farklı düşünenlerin, farklı bakanların anlaşılması ve kazanılması için siz de bu festivalin bir parçası olun. Birlikte fark yaratalım.
Festival haftasında yerli ve yabancı film gösterimleri yapılacak ve her gösterimden sonra, bir uzman ve bir yönetmen, sinema eleştirmeni/yazarı tarafından film ve filme konu olan ruhsal rahatsızlık veya insanlık halleri analiz edilecektir. Açılış konferansımız Kadir Has Üniversitesi Kongre Merkezi D Blok Büyük Salon’da, film gösterimlerimiz Kadir Has Üniversitesi Kongre Merkezi Sinema Salonları’nda gerçekleştirilecektir. Film gösterimleri, konferans ve söyleşiler ücretsizdir.


Sanem Çelik ve Bülent İnal'ın Oynadığı BALIK 17 Ekim'de Vizyonda

$
0
0
Yapımcılığını Marathon Film’in üstlendiği “Balık “  filminin basın toplantısı The Plaza Otel’de yapıldı. Toplantıda Balık filminin fragmanı ve filmin afişi ilk defa konukların beğenisine sunuldu. Balık, Derviş Zaim’in sekizinci uzun metrajlı sinema filmi olma özelliğini de taşıyor. 
 “Balık”, insan doğa ilişkisi üzerine odaklanıyor. Filmde, bir gölün kıyısındaki küçük ve güzel bir balıkçı köyünde yaşayan  balıkçı ailesinin hayatı doğa ile savaşa girişince yön değiştiriyor.
Film, Sanem Çelik’in ABD’den döndükten sonra Türkiye’de katıldığı ilk başrol filmi oldu. Bülent İnal ise daha önce göreli olarak daha küçük hacimli olan ama etkileyici  performanslar sunmaya devam ettiği sinema filmleri ve televizyon başrollerinden sonra bu filme programında yer vererek bir sinema filminin başrolünü ilk kez üstlendi. Balık’ta Bülent İnal ve Sanem Çelik’in yanısıra, Gizem Akman, Myroslava Kostyeva, Melih Sezgin, Coşkun Tamer, Nadi Güler, Zafer Altun, Rıza Sönmez, Nihal Türkdönmez, İpek Zeylan, Adnan Tunalı, Ömer Naci Topcu, Levent Uzunbilek, Selin İşcan, Ekrem Yücelten oyunculuklarıyla göz dolduruyor.
TC Kültür Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü, Sarten AŞ, Bursa Valiliği, Nilüfer Belediyesi, KKTC Cumhurbaşkanlığı, KKTC Başbakan Yardımcılığı Ekonomi Turizm, Kültür ve Spor Bakanlığının ana destekleri ile gerçekleştirilen Balık, Derviş Zaim’in Devir (2013) adlı filminden sonra doğa konusunda yaptığı ikinci filmi olma özelliğini taşıyor.
Çekim Süreci:
Bursa’da ve Bursa’ya bağlı Uluabat gölü kıyısındaki Gölyazı köyünde 2013 Eylülünde başlayan dört haftalık çekimin ardından filme kış mevsiminin görsel yapısını beklemek amacı ile ara verildi. Şubat ve Nisan aylarında (2013) İstanbulda toplam bir haftalık sürede çekilen sahnelerin bitmesiyle çekimler tamamlandı. Eylül ayından sonra yaklaşık sekiz ay sürecek bir montaj süreci başladı. Montaj işlemleri sonrasında yaklaşık dört aya yayılan görsel efekt ile ses tasarımı işlemlerinin hazırlanmasına geçildi. Bu işlemler Ekim ayına dek beş aylık süreye yayıldı. Film renk düzeltme işlemleri sonucunda ocak (2014) ayı içinde bitirildi.
Ekip:
Balık filminin görüntü yönetmenliğini Taner Tokgöz, sanat yönetmenliğini Natali Yeres, uygulayıcı yapımcılığını Emre Oskay, kurgusunu Aylin Zoi Tinel, yardımcı yönetmenliğini  Ahmet Yurtkul, ses tasarımını Burak Topalakçı, görsel efektlerini Kerem Kurdoğlu ile Alaz Soytemiz üstleniyorlar. Filme, İstanbul Productions, m3 ve Yeşil Film uygulayıcı yapım firması olarak katkıda bulunuyorlar.

Balık festival gösterimlerinin peşinden sinema salonlarında gösterime sokulacak.

Benim filmime gitmeyin

$
0
0
Hollywood yıldızı Nicolas Cage kendi filmini protesto ederek ilginç bir kampanya başlattı. Nicolas Cage sinama severlerden yönetmenliğini ve senaryosunu Paul Schrader'in üstlendiği “Dying of the Light” filminin izlenmemesini ve protesto edilmesini istedi.
Ünlü Amerikalı aktör gerilim-dram türündeki bu filmin yapımcı şirketinin senaryodaki bazı bölümleri kendilerine danışmadan değiştirildiğini öne sürerek “Benim filmime gitmeyin” çağrısı yaptı.
Sanatçıların sözleşmede yer alan bir madde nedeniyle bu film hakkında sözlü olarak kötü açıklamalar yapamayacaklarını bilen Nicolas Cage bu duruma da bir çare bularak arkadaşları ile birlikte üzerlerine siyah bir tişört geçirip bunu sosyal medyada paylaştı.

Yeni Doritos Reklamını Sen Çek, 1 Milyon Dolar Kazanma Şansını Yakala!

$
0
0
2007 yılında Doritos, ABD’deki hayranlarını Amerikan Futbol Ligi’nin sezon finali olan Super Bowl sırasında yayınlanmak üzere kendi Doritos reklam filmlerini çekmeye ve göndermeye davet ederek, kendi Super Bowl fenomenini yarattı. Bu reklamlar, yapan kişinin çektiği şekliyle aynen yayınlandı ve Super Bowl sırasında yayınlanan, tüketicilerin yarattığı ilk reklam filmleri oldu!
Doritos, bu muhteşem organizasyonla sevenlerini 1 Milyon Dolar kazanma şansı ve bunun yanı sıra 1 sene boyunca  Hollywood’daki Universal Pictures Stüdyoları’nda Elizabeth Banks gibi yıldızlarla çalışma fırsatı yakalamaya çağırıyor.
Unutulmaz Deneyim 
Bu yıl 9. kez düzenlenen Doritos Crash the Super Bowl’u kazananlar, büyük ödül olarak milyonlarca dolar para ödülü ve hayatlarının sonraki aşamalarında da farklı iş teklifleri aldılar. Örneğin; kendi yaptığı “Fashionista Daddy” reklamıyla 2013 yılında Crash the Super Bowl yarışmasında büyük ödülü kazanan Mark Freiburger, “Transformers 4”ün setinde yönetmen Michael Bay ile birlikte çalışma fırsatı elde etti. Mark, bugün büyük bir yetenek ajansı tarafından temsil ediliyor ve Universal ile FOX gibi dünya çapındaki stüdyoların film projelerinde yer alıyor.
Katılma Sırası Sende
Siz de hazırlayacağınız 30 saniyelik reklam filmini  (sözlü ise İngilizce) www.doritos.com.tr ‘de belirtilen teknik özelliklerle hazırlayıp tüm dünyanın beğenisine sunmak için 9 Kasım 2014’e kadar reklam filminizi çekip, rüya gibi bir iş ve 1 Milyon Dolar sahibi olmak için geri saymaya başlayabilirsiniz!
Katılım koşulları ve tüm detaylar için www.doritos.com.tr’yi ziyaret edebilirsiniz.
Bir boomads advertorial içeriğidir.

Oflu Hoca’nın Şifresi sinemalarda

$
0
0
Sümela’nın Şifresi ve Moskova’nın Şifresi filmlerinin yönetmeni Adem Kılıç’ın yeni komedi filmi olan ‘Oflu Hoca’nın Şifresi’ 31 Ekim’de beyazperdede sinema izleyicisi ile buluşuyor.

Başrollerinde Çetin Altay, Ahmet Varlı, Köksal Engür, Didem Balçın, Başak Daşman, Tarık Papuççuoğlu, Mehtap Bayrı, Eser Eyüboğlu, Asena Ongan, Onur Dilber, Deha Beşyıldız, Timur Ölkebaş, Ali Demirel, Ceyhun Gen ve Emin Albayrak’ın rol aldıkları Oflu Hoca’nın Şifresi  izleyicilerine bol kahkahalı bir film vaad ediyor. Teknik direktör Yılmaz Vural ve ünlü oyuncu Ahmet Kural da konuk oyuncu olarak filme destek veren isimler arasında yer aldılar.
Senaryosunu Engin Elgün, Hilmi Köksal Alişanoğlu ve Ferhat Ergün’ün birlikte yazdıkları filmde, Oflu Hoca (Çetin Altay) ile Müteahhit Ahmet (Ahmet Varlı)’in Doğanspor’un başkanlık seçimindeki mücadeleleri komik bir dille anlatılıyor.
Bir başkasına şaka gibi, kabus gibi gelebilecek bir gün, Oflu Hoca için sıradan bir gündür. Çünkü o her gün yerel kanalda, akıl hocalığı yaptığı programda, tahammül sınırlarını zorlayan abuk sorulara yanıt vermekte; yöredeki her dişi için artık bir tehlike unsuru haline gelmiş babasını mümkün mertebe zaptetmeye çalışmakta ve bir “deli mıknatısı”na dönmüş ekmek fırınında, envai çeşit abuk olay yaşamaktadır.  Tüm bunlar yetmezmiş gibi,  Oflu Hoca’nın hayatını birdenbire değiştirecek ve onu pek de istemediği, komik bir rekabetin ortasına düşürecek olaylar ardı ardına yaşanmaya başlar.
Öncelikle Hoca’nın da gençliğinde futbol oynadığı Doğanspor kulübünün zor durumdan kurtulması için “namuslu, zeki ve gönüllerin şampiyonu ” bir başkan gerekmektedir. Bu özelliklerden bir tanesini bile taşımayan ve  hiç de güven vermeyen Müteahhit Ahmet  ile Oflu Hoca’nın başkanlık mücadelesi inanılmaz olaylar eşliğinde başlar...



KÜNYE

Yapım Şirketi             : ÜÇGEN YAPIMEVİ
Yapımcı                    : ADEM KILIÇ
Dağıtım Şirketi          : PİNEMA
Yönetmen                   : ADEM KILIÇ
İkinci Yönetmen        : SERKAN KARAARSLAN
Senaryo                      : ENGİN ELGÜN, HİLMİ ALİŞANOĞLU, FERHAT ERGÜN
Görüntü Yön.             : BERTAN ÖZER
Uygulayıcı Yapımcı           : EMİN ALBAYRAK
Genel Koor.                : SERDAR ÇAĞLAR
Kurgu                         : AHMET CAN ÇAKIRCA
Sanat Yön.                  : ERHAN USTA
Kostüm                       : EBRU ÖZTÜRK
Makyaj                       : NAİME GÜRSELER
Müzik                         : ARİA
Çekim Yeri                 : TRABZON
Vizyon Tarihi             : 31 EKİM 2014
Türü                            : KOMEDİ
Gireceği Ülkeler         : TÜRKİYE ve AVRUPA

Oyuncular                   : ÇETİN ALTAY (Oflu Hoca), AHMET VARLI (Müteahhit Ahmet),  KÖKSAL ENGÜR (Ali Osman),  DİDEM BALÇIN (Asiye), BAŞAK DAŞMAN (Ümmiye), ONUR DİLBER (İdris), ESER EYÜBOĞLU (Kadir),  FÜRUZAN ASENA ONGAN (Nur), İSRAFİL KÖSE (Manav), TİMUR ÖLKEBAŞ (Pompacı), CEYHUN GEN (Zeki), ALİ DEMİREL (Lemi), EMİN ALBAYRAK (Yaşar), DEHA BEŞYILDIZ (Metin), ÜMİT DİLMEN (Ümit), YILMAZ VURAL (Yılmaz Vural), ZEKİ AYVAZ (Zeki Ayvaz), MEHTAP BAYRİ (Meryem), BUKET DEREOĞLU (Moderatör), TARIK PABUÇCUOĞLU (Erkek Ürolog), ÖZLEM SAVAŞ (Kadın Ürolog)


Konuk Oyuncu           : AHMET KURAL (Bakan)

Darth Vader usülü demokrasi

$
0
0

Devrik lider Viktor Yanukoviç'in yerine 25 Mayıs'ta yeni cumhurbaşkanını seçmeye hazırlanan Ukrayna'da, siyasi süreci baltalama girişiminde bulunmakla suçlanan "Star Wars" (Yıldız Savaşları) karakteri 'Darth Vader'ın adaylığı iptal edildi.

Ukrayna Merkezi Seçin Komisyonu Sözcüsü İgor Jidenko tarafından yapılan açıklamada şöyle denildi: "Ukrayna İnternet Partisi tarafından aday gösterilen Darth Vader adındaki zat, Cumhurbaşkanı adaylık formunda yanıltıcı bilgi vermiştir. Onu aday gösteren parti kurultayının 25 Mart tarihinde Odessa şehrinin Nikolayevka köyünde yapıldığı belirtilmişti. Halbuki yapılan incelemede, gösterilen tarihte bu yerleşim biriminde hiçbir toplantının yapılmadığı ortaya çıkmıştır. Ortada yalan ve hile olduğu tespit edildiği iiçin Darth Vader'in adaylığı iptal edilmiştir"

Ukrayna Merkezi Seçim Komisyonu'nun kararına tepki gösteren 'Darth Vader' ise, "Benin seçimlere almamalarının nedeni rakiplerimin işi. Benim Ukrayna'da düzeni sağlamamdan korkuyorlar" dedi.






Festivalin mi var derdin var!

$
0
0
Film Arası Sinema Dergisi, Kasım sayısında Türkiye’deki film festivallerini mercek altına aldı. Dergiye konuşan İstanbul Film Festivali Direktörü Azize Tan ‘Türkiye’de festival yapma adabı değişti’ dedi.
Yaptığı röportajlarla sinema gündemini belirleyen aylık sinema dergisi Film Arası, Kasım sayısında büyük bir değişimle okurlarının karşısına çıktı. Beş yıllık yayın yolculuğunda kapak röportajlarıyla öne çıkan, bu aydan itibaren kapağına özel dosyalarla devam edecek. İlk kapak dosyası olarak Türkiye’de film festivalleri temasını seçen Film Arası yazı, araştırma ve konuklarıyla film festivallerini kapsamlı biçimde masaya yatırdı.
AZİZE TAN: FESTİVAL YAPMA ADABI DEĞİŞTİ
Çok sayıda yazı ve görüşün yer aldığı dosyaya konuşan İstanbul Film Festivali Direktörü Azize Tan ‘Türkiye’de festival yapma adabı değişti’ dedi.  Dosyanın diğer konuğu olan sinema yazarı Ali Ulvi Uyanık, sinema yazarlarının festivallerle ilgili tartışmalarda tüm hesapların dışında olmaları gerektiğini söyledi. Dosyada Kamil Engin ‘Yerel Yönetimler ve Festivaller’, Serdar Akbıyık ‘Jüriler Üzerinden Hesaplaşanlar’, Cengis Asiltürk ‘Festivaller Peşinde Arayışlar’ başlıklı yazılarıyla yer aldı. Festival dosyasın ayrıca Ahmet Boyacıoğlu, Kerem Akça, Mehmet Ali Aslan ve Kadir Beycioğlu da görüşleriyle katılarak Türkiye’deki festivallere yönelik eleştirilerini dile getirdiler.
DOĞANIN GAZABI; BALIK
Film Arası Dergisi’nin Kasım ayı vizyon bölümde Barış Bıçak, Derviş Zaim’in son filmini Doğanın Gazabı; Balık’ başlığıyla yazdı. Ahmet Deydin’in ‘Hay Way Zaman’ belgeselini ele aldığı bölümde, Levent Tanıl da ‘Yargıç’ filmini okurlar için değerlendirdi.
SOVYET SİNEMASINDA BİR ‘ZVYAGİNTSEV’
Bu sayıda Ali Can Sekmeç Belgin Doruk’u, Rıza Oylum Sovyet sinemasının özgün yönetmenlerinden Zzvyagintsev’i, Fatih Yürür ise David Fincher’i yazdı. Dergiye bu ay katılan isimlerden Güven Adıgüzel, Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak filmiyle adını ölümsüzleştiren Ahmet Uluçay’ı konuk ederken Ege Görgün ve Gökhan Yorgancıgil de köşelerinden okura seslendi.

Film Arası Dergisi, 43. durağına ulaştığı Kasım sayısıyla tüm Türkiye genelinde satış noktalarında.  

Google Kemal Sunal'ı unutmadı

$
0
0
Yaptığı doodle'larla önemli şahsiyetleri unutmayan Google, Kemal Sunal'ın doğum gününü de unutmadı.

İstanbul Modern'de Yüzyıllık Aşk

Samba / Hayatımın Şansı

$
0
0


SAMBA / HAYATIMIN ŞANSI

Yönetmen: Eric Toledano, Olivier Nakache
Oyuncular: Omar Sy, Charlotte Gainsbourg, Tahar Rahim, Izïa Higelin
Senaryo: Eric Toledano, Olivier Nakache
Görüntü Yönetmeni: Stéphane Fontaine - AFC
Kurgu: Dorian Rigal-Ansous
Müzik: Ludovico Einaudi
Yapımcı: Nicolas Duval-Adassovsky, Laurent Zeitoun, Yann Zenou
Yapım Yılı: 2014
Ülke: Fransa   
Dil: Fransızca, İngilizce, Portekizce, Rusça, Arapça
Süre: 120 Dakika                   
Dağıtım: M3 Film            
İthalat: Calinos Films
Vizyon Tarihi: 19.12.2014


ÜnüFransa'dan dünyaya yayılarak 51 milyon kişi tarafından izlenen Can Dostumu yaratan ikili Olivier Nakache ve Eric Toledanonun yeni filmi HAYATIMIN ŞANSI / SAMBA, sinemaseverlere yine sıcak, duygusal ve bir o kadar da eğlenceli bir hikaye vadediyor.
Daha iyi bir hayat umuduyla geldiği Fransa'da düşük gelirli birçok işe girerek tutunmaya çalışan Samba, belgelerindeki eksik nedeniyle göçmenlik bürosu tarafından sınır dışıedilmek üzeredir. Alice ise bir şirkette üst düzey yöneticiyken geçirdiği bunalım sonucunda psikolojik tedavisinin bir parçasıolarak göçmenlik bürosunda görevlendirilmiştir. Hayatının en zor zamanlarınıgeçiren ikilinin yollarıçakışır ve aralarındaki duygusal çekim kısa sürede gitgide artar. Samba ve Alicein yeni hayatıiçin umut artık çok da uzaklarda değildir.

Omar Sy ve Charlotte Gainsbourga, performanslarıyla büyüleyen Tahar Rahim ve Izïa Higelinin eşlik ettiği HAYATIMIN ŞANSI, komedi ve aşkın içi içe geçtiği sürükleyici ve samimi bir film. Eleştirmenlerden tam not alan yapım, gösterime girdiği ilk haftada Fransa'da yaklaşık 1 milyon kişiyi salonlara çekerek beklentileri boşa çıkarmadı.






2014 yılı Film bazında Google Arama Trendleri

$
0
0
2014 yılı bitmeye yakınken Google arama trendlerini yayınlamış.Intersellar'ın yakın zaman filmi olmasını dikkate alırsak sonuçlarda tek şaşırtıcı nokta Nymphomaniac gözüküyor. Halkımızın da neden onu arattığını söylememize gerek yok galiba. 

İnsanları Seyreden Güvercin

$
0
0

İNSANLARI SEYREDEN GÜVERCİN / A PIGEON SAT ON A BRANCH REFLECTING ON EXISTENCE

Yönetmen: Roy Andersson
Oyuncular: Holger Andersson, Nils Westblom
Senaryo: Roy Andersson
Görüntü Yönetmeni: István Borbás, Gergely Pálos
Kurgu: Alexandra Strauss
Yapımcı: Pernilla Sandström
Yapım Yılı: 2014
Ülke: İsveç, Almanya, Norveç, Fransa
Dil: İngilizce
Süre: 100 dk
Dağıtım: M3 Film
İthalat: FİLMARTI Film 


Vizyon Tarihi: 26 Aralık 2014


İsveç sinemasının usta yönetmenlerinden Roy Andersson’un “İkinci Kattan Şarkılar” ve “Siz, Yaşayanlar” filmlerinin ardından çektiği “yaşayanlar” üçlemesinin son filmi İnsanları Seyreden Güvercin, geçtiğimiz ay Venedik Film Festivali’nde büyük ödülü alarak bütün dikkatleri üzerine çekti. Çağdaş zamanların Don Kişot ve Sanço Panza’sı gibi iki gezgin satıcıyı izleyen film, günümüzün, geçmişin ve geleceğin karmakarışık dünyasına absürd ve bir o kadar da gerçekçi bir bakış atıyor. Film, bize yaşamın ihtişamını, insanoğlunun kırılganlığını, içimizdeki mizahı hatırlatıyor; tıpkı bir ağacın dalına tünemiş ve bizleri seyreden bir güvercin gibi.

2014 Venedik Film Festivali
En İyi Film












Eski Zaman olur ki

$
0
0
Magazin gazetecisi Tahir Yaman, Yeşilçam’ın 100. Yıl dönümü için çok özel bir sergiye imza atıyor. 40 yıllık meslek hayatı boyunca, sinema ve müzik dünyasının ünlü isimlerini görüntüleyen Tahir Yaman, Yeşilçam’a damgasını vurmuş birçok aktrist ve aktörün haberlerinden ve fotoğraflarından oluşan sergisini Olivium Outlet’te açıyor.














Viewing all 348 articles
Browse latest View live