Quantcast
Channel: Sinema bir mucizedir...
Viewing all 348 articles
Browse latest View live

And the oscar goes to Spotlight

$
0
0

Bu yıl 88.'si verilen Oscar ödül töreni diğer yıllara nazara daha az sürprizsiz geçti. Adaylar açıklandığında siyahi oyuncuların azlığı dolayısıyla tartışmalar başlamış, çoğu sanatçı bu yılki oscarları protesto edeceklerini söylemişlerdi.

Sunucu olarak seçilen Chris Rock'un ise nasıl davranacağı merak konusuydu. Törenin hemen başında gerçekleştirdiği monologa direk "siyah" muhabbeti üzerinden girmesiyle törenin devamında da aynı şekilde devam edeceği belli oldu. Yer yer bu muhabbetin sıktığını da söylemek gerek. "Daha önceden de siyahi aktörler göz ardı ediliyordu, o zamanlar böyle tepki olmuyordu, çünkü o zamanlar daha ciddi sorunlarımız vardı." sözleri ilk başta dikkat çekti. Zira halen Afro-Amerikalı kesim sırf renklerinden dolayı polis tarafından öldürüyor. En son Ferguson'da  yaşanan olay ülke çağında geniş protestolara neden olmuştu. Gerçi Chris Rock da sonrasında bundan bahsederek ilk söylediklerini temize çekmiş oldu.

Ödül töreninin önceki yılların aksine oldukça sönük geçtiğini söyleyebiliriz. Müzikal tadında ödül aralarında yapılan şovlar bir nebze daha iyi oluyordu. Geçtiğimiz yıl içerisinde kaybedilenlere ithaf edilen In Memoriam bölümünde Dave Grohl'un performansı gecenin en güzel performansıydı. Diğer bir performans sunan Lady Gaga'yı Başkan Yardımcısı Joe Biden'ın anonslaması hayli ilginçti. Esas Joe Biden'ın kendisini ayakta alkışlayanlara "zahmet etmeyin, aranızda en az kalifiyeli adam benim"demesi daha da ilginçti. Ya da normali buydu, bize çok uzak geliyor sanırsam böyle bir siyasetçinin tevazusu.

Ödüllere gelecek olursak, teknik dallarda Mad Max: Fury Road'un üstünlüğü ile geçti. En iyi kurgu, prodüksiyon tasarım, yapım tasarım, kostüm tasarım, ses kurgusu, ses miksajı, saç ve makyaj dallarında ödüle sahip oldu. En iyi yabancı dilde film ödülünde herkesin çoğunlukla tahmini Macar filmi Son of Saul'du. Küçük bir ihtimal de Mustang ön plana çıkıyordu ama ödülü Son of Saul kucakladı.

En iyi animasyon dalı gecenin en kesin dallarından biriydi. Inside Out beklentileri boşa çıkarmadı ve ödüle sahip oldu. Görsel efekt dalında Ex Machina'nın seçilmesi diğer adaylara nazaran biraz sürpriz içeriyordu ama bu demek olmasın Ex Machina efekt anlamında oldukça başarılı bir filmdi ve dalın güçlü adaylarından biriydi.

En iyi belgesel dalında Amy ve The Look of Silence arasında geçeceği düşünülüyordu. Yılın gerçekten en iyi iki belgeseliydi. Hangisi alsa diğerine yazık olacağı kesindi. Amy'nin seçilmesi belki konu olarak ele aldığı bir pop figürünün etkisiyle olmuş olabilir.Her iki filmin gişedeki durumları da buna örnek olabilir. Zira Amy, İngiltere'de ilk haftasında en çok hasılat yapan belgesel ünvanına sahip oldu.

En iyi görüntü yönetmeni dalında Emmanuel Lubezki kırılması güç bir rekor kırarak üç sene üst üste bu ödülü kazandı. Ödül tarihinde belki teknik dallarda bu rekor gerçekleşmiş olabilir ama böyle majör bir dalda bunu gerçekleştirmek hayli etkileyici. Ama Lubezki'nin ödülü aldığı Gravity, Birdman ve The Revenant'taki kareler hakikaten sanat eseri kıvamında ve aldığı ödülü sonuna kadar hakettiği kesin.



En İyi̇ Fi̇lm

Spotlight
En İyi̇ YönetmenAlejandro G Inarritu
En İyi̇ Erkek OyuncuLeonardo Dicaprio
En İyi̇ Kadin OyuncuBrie Larson
En İyi̇ Özgün SenaryoSpotlight
En İyi̇ Uyarlama SenaryoThe Big Short
En İyi̇ Yardimci Erkek OyuncuMark Rylance
En İyi̇ Yardimci Kadin OyuncuAlicia Vikander
En İyi̇ KurguMad Max:Fury Road
En İyi̇ Görüntü Yönetmeni̇The Revenant
En İyi̇ Prodüksi̇yon TasarimiMad Max: Fury Road
En İyi̇ Kostüm TasarimiMad Max: Fury Road
En İyi̇ Özgün Müzi̇kThe Hateful Eight
En İyi̇ Özgün ŞarkiSpectre
En İyi̇ Makyaj & Saç TasarimiMad Max: Fury Road
En İyi̇ Ses KurgusuMad Max: Fury Road
En İyi̇ Ses Mi̇ksajiMad Max: Fury Road
En İyi̇ Görsel EfektEx Machina
En İyi̇ BelgeselAmy
En İyi̇ Ani̇masyonInside Out
Yabanci Di̇lde En İyi̇ Fi̇lmSon of Saul

Marc Allégret'ten şiirsel gerçekçi bir yapıt; Futures Vedettes

$
0
0
Futures Vedettes (Marc Allégret,1955)
Marc Allégret’in 1955 yapımı, Brigitte Bardot’un ilk dönem filmlerinden Futures Vedettes, konservatuarın çapkın öğretmeni Eric Walter’ın (Jean Marais) genç öğrencilerini aşkla ve hayal kırıklığıyla eğitmesini konu alıyor. Brigitte Bardot, Fransa’nın en ikonik karakterlerinin başında gelir. 50’li yıllarda başlayan sanat yaşamı ile özgür Fransız kadınını temsil ederek, kadın bağımsızlığının ve cinsel özgürlüğün simgesi olmuştur. Futures Vedettes’de Sophie Dimater (Brigitte Bardot) öğretmeni Eric Walter ile gönül ilişkisi yaşar. Walter’ın eski eşiyle tekrar birlikte olmasıyla Sophie’nin aşk acısını sanatına yansıtması, sanat eğitiminde ne kadar ileri gidilebileceğinin ilk örneklerinden birini oluşturur. Şiirsel Gerçekçilik’in en belirgin özelliği, karakterlerinin umutsuz, melankolik, intihara meyilli olmasıdır ve bu karakterler Futures Vedettes’de çokça karşımıza çıkar. Eric Walter’ın bir diğer aşk yaşadığı öğrencisi Elis Petersen (Isabelle Pia) da annesinin ölümü sonrası kendisini Walter’ın kollarında teselli ararken bulur. Beklediği aşkı bulamayınca da intihara kalkışır ama piyano öğretmeni Clement (Yves Rovert) sayesinde bu düşüncesinden vazgeçer. İki kalbi kırık kızın son sahnede tüm yaşananları “Bütün bunları bir rüyaymış gibi kabul edelim.” diyerek kendilerini teselli etmesini, Şiirsel Gerçekçilik’e yaraşır şairane bir son olarak düşünebiliriz. 
*Film Hafızası'nda yayınlanmıştır.

48. Siyad Ödülleri Sahiplerini Buldu

$
0
0
Sinema Yazarları Derneği 48. defa yılın en iyilerini seçti. Televizyon kanallarının yayınlamadığı ödül gecesine en iyi film, en iyi senaryo, en iyi yönetmen dahil büyük ödüllerde Emin Alper'in Abluka'sı damga vurdu.
  • EN İYİ FİLM: Abluka
  • EN İYİ YÖNETİM: Emin Alper (Abluka)
  • EN İYİ SENARYO: Emin Alper (Abluka)
  • EN İYİ KADIN OYUNCU :Esme Madra (Nefesim Kesilene Kadar)
  • EN İYİ ERKEK OYUNCU : Nadir Sarıbacak (Sarmaşık)
  • EN İYİ YARDIMCI KADIN OYUNCU :Şebnem Hassanisoughi (Bulantı)
  • EN İYİ YARDIMCI ERKEK OYUNCU :Özgür Emre Yıldırım (Sarmaşık)
  • EN İYİ GÖRÜNTÜ YÖNETİMİ: Andreas Sinanos (Rüzgarın Hatıraları)
  • EN İYİ MÜZİK: Acarkan Özkan, Uran Apak, Erhan Seyran (Çekmeköy Underground)
  • EN İYİ KURGU: Osman Bayraktaroğlu (Abluka)
  • EN İYİ SANAT YÖNETİMİ: Hüseyin Binay, Aslıhan Tiryaki (Çekmeceler)
  • EN İYİ BELGESEL: Hasret (Ben Hopkins)
  • EN İYİ KISA FİLM: Salı (Ziya Demirel)
  • UMUT ÖDÜLÜ- AHMET ULUÇAY EN İYİ İLK FİLM ÖDÜLÜ: Nefesim Kesilene Kadar

Jean Renoir'den şiirsel gerçekçilik yapıtı; Le Fleuve

$
0
0
Le Fleuve (Jean Renoir, 1951)
“Nehir akıyor, yuvarlak dünya dönüyor…Şafak ve lamba ışığı, gece yarısı ve öğleGüneş, günü takip ediyor ,gece, yıldızları ve Ay’ıGün, sona erer… Son başlar…”
Renoir’ın 1951 yapımı filmi Le Fleuve, bu şairane sözlerle biter. Şiirsel Gerçekçilik’in tüm unsurlarını barındıran Le Fleuve’da, Bengal’deki iki Amerikalı ailenin hayatları, savaş sonrası Amerika’dan gelen Yüzbaşı John’un gelmesiyle değişir. Ailelerin yetişkinliğe ilk adımlarını atan kızları Harriet, Melanie ve Valerie’nin ilk aşklarını yaşayış biçimleri ve akıp giden hayatın yenilenişi anlatılır.  Aşk duygusunu ilk kez tatmaya başlayan bu üç kız kendi benliklerini, John üzerinden anlamlandırmaya çalışırlar. Savaşta bir ayağını kaybeden Yüzbaşı John’un bu gizemli kişiliği kızların dikkatini daha çok çeker ve kendilerini ona sevdirmeye çalışırlar.
“Nehir” aforizması felsefe ve din alanında oldukça önemli bir yere sahiptir. Antik Yunan filozoflarından Herakleitos’un, “Aynı nehirde iki kere yıkanılmaz.” sözü ile diyalektiğin temelleri atılmış ve değişimin sürekliliğini ilk kez ortaya koyulmuştu. Herakleitos’a göre hayat bir devinim içindedir ve hiçbir şey durduğu gibi durmaz, sürekli değişim hâlindedir. Renoir  da hikâyesini, bu bağlamda dünyadaki en kutsal yerlerden Hindistan’daki Ganj nehri ekseninde kurarak, hayatın devinimine atıfta bulunmuştur. Doğumla ölümün, aşkı bulmakla kaybetmenin tezatlığı, karakterlerindeki çaresizlik ve umutsuzluk, Şiirsel Gerçekçilik’in en önemli özellikleri olarak karşımıza çıkar. Filmde Amerikalı ailelerin refah seviyesinin yüksek olmasına rağmen, Hindistan’ın kendine has yoksulluğu, ailenin tüm bireylerinde bir umutsuzluk paraleli yaratır. Renoir’ın yaşlılık dönemi eserlerinden, ilk renkli filmi olan Le Fleuve, zengin görselliği ve şairene senaryosuyla, Şiirsel Gerçekçilik  ve Renoir filmografisi içinde sağlam bir yer teşkil eder.
*Film Hafızası'nda yayınlanmıştır.

Füsun Demirel Yalnız Değildir

Sinemanın Kurallarını Yıkmak

8.Altın Bamya Ödülleri Belli Oldu

$
0
0

8. Altın Bamya Ödülleri'nde "Mucize" olmadı 

Altın Bamya Film Akademisi Ödülleri bu yıl ilk kez sinemaseverlerin www.altinbamya.org sitesi üzerinden yaptıkları oylama sonucu belirlendi. Altın Bamya Akademisi tarafından 2015 yılı içerisinde vizyona giren yerli yapımlar arasından titizlikle yapılan tarama sonucu belirlenen adaylar (Aşk Nerede?, En Güzeli, Eski Sevgiliyi Unutmanın 10 Yolu, Kendin ol, Kırmızı, Krallar Kulübü) arasında Mucize oylama süresi boyunca ilk sırayı kaptırmadı ve tüm rakiplerine açık ara fark attı. Hayırlara vesile olsun. Takdir büyük yerden, bize ancak anons etmek düşer. 

Özel Ödül Cin-net Bamyası 

Cinler filmlere musallat oldu, cin-sel faaliyetlerin ucu kadınlara da dokundu. Cin fikirlerle bize topluca cinnet geçirtenleri biz de içtenlikle kutluyoruz, kendilerini okuyup üflüyoruz. Özel ödülümüzü Azem 2: Cin Garezi, Azap ve Alkarısı: Cinnet filmlerine takdim ediyoruz. Ve içine cin giren bütün filmlerden cin çıkaracak nefesi kuvvetli bir cinci hocayı sponsor almak için yoğun çabalarımızı sürdürdüğümüzü de müjdeliyoruz. 

Erkan Petekkaya'ya Mansiyon 

İfşalara maruz kalan "mağdur" Erkan Petekkaya'ya geçmiş olsun diyor, erkek karakter mansiyon bamyası ile taçlandırıyoruz. Beyonce ödülünü vermek için bizzat gelmek ve gözlerinin içine bakarak "I can't take no more"şarkısını söylemek istedi ama yaşadığımız elim olaylar nedeniyle ödül törenini iptal ettiğimiz için bir mesaj gönderdi: "DiyIr Erkın, tenk yu veri maç for yor kaynd vörds. Pliiz kam tu heress me venevır yu layk. Jay Z end Julius ar luking forvırd tu yor vizit. Kissis, B" 

Akademi'de Politika Değişikliği 

Altın Bamya Film Akademisi'nin vermekten bıktığı ama yeni Türkiye sinemasının layık olmaktan bıkmadığı ödüllerin, yılın ilk üç ayında Türkiye sinemasının gösterdiği performans göz önüne alınarak, 2016 yılında da verileceğine kesin gözüyle bakılıyor. Akademi merkezi ve şubelerinde asılı bulunan, kanaviçeye işlenmiş "Bir daha vermemek dileğiyle" sloganları da kaldırıldı.

The Revenant, İntikam: Soğuk Yenen Bir Yemek

$
0
0
Son yıllarda adından sıkça söz ettiren Alejandro González Iñárritu, son filmi The Revenant (2015) ile gündemde. Bu yılki Akademi ödüllerinde en iyi film, en iyi yönetmen, en iyi erkek-yardımcı erkek dalları dâhil 12 dalda aday olarak yılın favorilerinden olduğunu bir kez daha gösterdi. Yakın zamanda da Oscar’ın habercisi sayılan 73. Altın Küre ödüllerinde en iyi drama filmi, en iyi yönetmen ve en iyi erkek oyuncu dallarında ödülü evine götürmüştü. Bafta ödüllerinde de aynı şekilde majör dallarda ödülleri süpürdü desek yeridir.
Konusunu gerçek bir hikâyeden alan The Revenant’da Hugh Glass’ın vahşi doğada uğradığı bir ayı saldırısı sonrasındaki yaşam mücadelesinden hareketle intikam teması işlenir. Filmden bahsetmeden önce filmin gerçek kahramanı Hugh Glass’ın hikâyesinden biraz bahsetmek gerek. Daha önce de konuyla ilgili 1971 yapımı Man in the Wilderness filmi çekilmişti. Önceki versiyonu daha çok vahşi doğada hayatta kalma üzerineydi. 1823 yılında South Dakota’nın güneyinde, Hugh Glass’ın da aralarında bulunduğu bir grup avcı ormanda avlanmaktadır. Boz ayı saldırısına uğrayan Glass’ın yaraları öyle ağırdır ki beraberinde gelenler kendisini ölüme terk eder. Yaklaşık 320 kilometrelik yolu sürünerek, kano yapıp nehirden geçerek tamamlar ve kendisini o durumda bırakanlardan intikam almaya çalışır.
The Revenant’da ise konu vahşi doğada yaşam mücadelesine ek olarak biraz daha çeşitlendirilmiş. Kızılderili kabilelerin istilacılarla mücadelesine de yer verilmiş. Dişi bir boz ayı tarafından ölümcül yaralar aldıktan sonra yoldaşlarından John Fitzgerald (Tom Hardy) para için yanında kalmayı kabul eder ama zamanla Kızılderililerin yaklaştığını öne sürerek Glass’ı orada bırakmak ister. Ölümcül yaralarından dolayı Glass da ölmeyi ister ve Fiztgerald tam onu öldürecekken, Glass’ın yarı Kızılderili oğlu buna karşı çıkar. Aralarında geçen boğuşma sonucu Fitzgerald oğlanı öldürür ve kaçar. Bu olay da filmin hikâye örgüsünün kırılma anıdır. Ölümcül yaraları sonucu ölmek isteyen Glass, oğlunun öldürülmesinden sonra intikam ateşi ile yanmaya başlar ve tekrar toparlanmaya çalışır.
Filmde Glass’ın yeniden doğuşuna dair birçok metafor bulmak mümkün. İlk olarak canlı canlı mezara gömülmeye çalışılması ve sonrasında sürünerek oğlunun cesedinin yanına gitmesi intikam duygusuyla dirildiğinin, daha doğrusu tekrar doğduğunun işareti. Yine ilerleyen sahnelerde Kızılderili grubundan kaçmak için girdiği nehirden çıkışı da vaftiz olduğuna dair bir metafor. Ayrıca filmde Kızılderili inanışlarına da bolca gönderme bulmak mümkün. Ancak bunları görebilmek için Kızılderili mistisizmine biraz hâkim olmak gerekiyor. Mesela Kızılderili inancında bir hayvanı öldürdüğünde onun ruhu ve gücü sana geçer. Ayı sahnesini bu anlamda irdelemek daha gerçekçi olacaktır. Dişi ayının çocuklarını korumak adına Glass’a saldırmasıyla, Glass’ın oğlunun intikamını alma çabası arasında paralellik kurulabilir. Tabii Kızılderili inanışında hiçbir canlı durduk yere öldürülmez. Öldürme eylemi, mutlaka yaşamsal bir amaç taşır. Glass’ın, saldırısı sonrası ayı gitmişken onu vurmaya çalışması diğer yandan bu inanışa ters düşüyor. Zira ayı Glass’a savunma amaçlı saldırdığında  Glass’ın ölü taklidi yapması işe yarıyor. Sonrasında Glass’ın ayı gittikten sonra silahla onu öldürmeye çalışması, insanın yaşamsal bir amaç olmadan zevk için anlamsız bir şekilde canlı öldürebilen tek canlı olduğuna bir gönderme. Karaya vuran yavru yunusla fotoğraf çekilen insanların(!) küçücük bir hayvanın ölümüne neden olan bencilliği ve vurdumduymazlığı değil miydi?
Filmin son sahnesinde Fitz’in “Hiçbir şey oğlunu geri getirmeyecek!” lafı aslında intikam duygusunun en yalın hâli. Glass’daki intikam duygusu aslında onu hayata bağlayan yegâne şey. Daha öncesinde ölmeyi isteyecek kadar kötü durumdayken oğlunun öldürülmesi üzerine hayata dört elle tutunmaya çalışması başka türlü açıklanamaz. Glass’ın, kendisini bu duruma sokan ayıyı sırf kendi hayatta kalmak için öldürmesiyle Fitz’in aynı dürtüyle Glass’ın oğlunu öldürüp çekip gitmesi aynı şey. Zira ayının saldırısı, sadece yavrularını koruma güdüsünden ibaret.
Filmin teknik yönlerini irdeleyecek olursak en önemli yanı görüntüleri ve oyunculukları. Görüntü yönetmeni Emmanuel Lubezki’nin yine harika bir iş çıkardığını söylemeden geçmemek gerek. Zaten bilenler bilir, kendisi son iki yılda en iyi görüntü yönetmeni Oscar’ını almıştı. 2013 yılında Alfonso Cuaron’un Gravity‘si ve geçen yıl yine Iñárritu’nun Birdman’i (2014) ile bu ödüle layık görülmüştü. Bu yıl da dalın en güçlü adaylarından ve bence ödülü alarak hat-trick yapacak gibi duruyor. Doğal ışık ile çekilen sahnelerde gerçeğe yakın geniş kadrajlı görüntüler tam anlamıyla görsel bir şölen sunuyor. Bazı sahneler de filmden çok ilerleyen fotoğraf kareleri tadında geçiyor. Yönetmen Iñárritu’nun da yakın plan çekimleri oldukça başarılı. Ekrana sıçrayan kan damlaları olsun, düşen kar taneleri olsun, yakın plan çekimde oyuncuların nefes buğusu olsun bu tür çekim hileleri ile gerçekçi bir hikâye düzlemi yaratılmış.
Leo’nun oyunculuğu anlamında söylenecek bir şey yok. Filmden sonra yapılan bütün yorumlar Oscar’ı Leo’nun alması gerektiği yönünde. Hatta herkesin tek derdi bu olmuş durumda. Yıllardır hakkı olduğu hâlde verilmeyen ödül öncesi “Önceki yıllarda verilmedi, kesin bunda verilmeli.” tartışmalarının böyle yoğun fiziksel oyunculuk gerektiren bir filmdeki başarılı performansının önüne geçmesi, kaderin garip bir cilvesi olsa gerek. Gerçi herkesin hemfikir olduğu bir konu değil bu. Çoğu eleştirmen Leonardo’nun oyunculuğunun yeterli olmadığını, Tom Hardy’nin daha kayda değer bir performans sergilediğini düşünüyor. Bu yılki Oscar’da en çekişmeli geçecek dallar oyunculuk ödülleri olsa gerek. En iyi erkek oyuncu dalında Eddie Redmayne’ciler bir hayli fazla, onu da söylemeden geçmemek gerek.
Filmin eksik yönleri de yok değil. Sadece intikam temasına saplanıp dönemin gerçeklerine pek de yer vermemesi filmin en eksik yanı. Avrupa’dan gelen sömürgecilerin Kızılderili ırkına yaptığı zulüm namına çok da dişe dokunur eleştiri getirmemesinin, filmin samimiyet eksenini kaydırdığı kesin. Sadece bir iki yerdeki repliklerde geçiyor bu durum. Glass’ın filmin başında oğluna söylediği “Onlara ne söylediğinin önemi yok, onlar sadece yüzünün rengini görüyorlar.” ve Kızılderili kabile şefinin Fransız sömürgeciye “Biz kimsenin malını çalmadık, onlar zaten hep bizimdi.”minvalindeki sözleri her ne kadar vurucu olsa da filmin genelinde çok cılız kalıyor.
Sonuç olarak beğeneni olduğu kadar beğenmeyeni de olan The Revenant, bana kalırsa görsel anlamda Iñárritu sinemasının önde gelen filmlerinden biri. Görsel anlamda güzel olması ve irite edecek kadar gerçeğe yakın bir seyirlik sunmasına rağmen hikâye anlamında -yukarıda da bahsettiğim gibi- basit olması başyapıt olma ihtimalini ortadan kaldırıyor maalesef. En iyi film Oscar’ını alır mı bilinmez ama diğer adaylara nazaran şansının daha yüksek olduğunu da söylemek gerek.
*Yazı 28/02/2016 tarihinde Fil'm Hafızası'nda yayınlanmıştır.

Şehre İz Bırakan Festival 7 Nisan’da Başlıyor

$
0
0
 İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından 1982 yılında bir sinema haftası olarak başlayan Türkiye’nin en büyük sinema etkinliği İstanbul Film Festivali, bu yıl 35. yaşını kutluyor. 35. İstanbul Film Festivali, bu yıl on ikinci kez Akbank’ın desteğiyle 7-17 Nisan 2016 tarihlerinde şehre iz bırakmaya hazırlanıyor.

İstanbul Film Festivali, 35. yılında da dünya sinemasının en yeni örneklerinden kült yapıtlara, Türkiye sinemasının en yenilerinden klasiklere, yeni keşiflerden başyapıtlara, gizli hazinelerden iz bırakan filmlere, zengin programını izleyicilere sunmaya devam ediyor. Festival programında 187 uzun metrajlı, 10 kısa ve 24 deneysel film yer alıyor. Festival, 25 bölümde 62 ülkeden 223 yönetmenin toplam 221 filminin gösteriminin yanı sıra konuk sinemacıların katılacağı söyleşilerden sinema derslerine, konserlerden özel etkinliklere sinemayla dolu günler yaşatacak.

Açıklamasında İstanbul Film Festivali’nin 35 yıllık bir okul gibi olduğunun altını çizenİKSV Genel Müdürü Görgün Taner“İstanbul Film Festivali, otuz beşinci yılında, özenle hazırlanan programı, etkinlikleri, Köprüde Buluşmalar platformu kapsamındaki atölyeleri ve yarışmalarında sunduğu ödülleriyle Türkiye’de film endüstrisi, sinema sanatı ve festival kültürünün gelişimi için çalışmaya devam ediyor. Bu yıl yine yoğun, dinamik ve doyurucu bir festival hazırladığımıza inanıyoruz. Festivalimizin, ilk günlerinden bu yana yarattığı “okul” hissini sürdürmeyi, izleyicilerimiz için yeni keşifler, yeni bakışlar sunmayı yine önceliklerimiz arasında tuttuk. Festivali gerçekleştirebilmemizi sağlayan tüm sponsorlarımıza ve destekçilerimize büyük teşekkür borçluyuz. Değerli izleyicilerimize de otuz beş yıldır bizimle kol kola oldukları için bir kez daha teşekkür ediyor, hepinize iyi festivaller diliyorum.” dedi.

35. İstanbul Film Festivali destekçisi Akbank adına Akbank Genel Müdürü Hakan Binbaşgil“Toplumlar arzuladıkları hedeflere ekonomik performanslarının yanı sıra kültür-sanat alanındaki zenginlikleriyle ulaşıyor. Çünkü kültür-sanat bir toplumun geleceğe bırakacağı en önemli miras. Akbank olarak biz de yerel ve evrensel kültür mirasını korumanın, yeni kuşaklarla paylaşmanın, sanatın ve sanatçının yanında olmanın en önemli sosyal sorumluluklarımızdan biri olduğuna inanıyoruz. Bu bilinçle hareket ediyoruz. Dünyanın önemli film festivallerinden biri haline gelen İstanbul Film Festivali’ni 12 yıldır büyük bir gururla destekliyoruz. Dünyanın gözünü, kulağını İstanbul'a çeviren; hem bizleri dünya sinemasıyla buluşturan, hem de ülkemiz sinemasının gelişimine öncülük eden; Türk sinemaseverlerin dünya sinemasının seçkin örneklerini izlemesine fırsat veren festivalin ana sponsoru olmak bize gurur veriyor. Bu sene Akbank Sanat yine festivalin önemli merkezlerinden biri olacak; pek çok söyleşi ve etkinliğe ev sahipliği yapacak ve her yıl olduğu gibi festivalin basın merkezi olarak hizmet verecek. Ayrıca bu yıl ilk defa festival kapsamında Akbank Sanat’ta da film gösterimleri olacak; bu da bizi yine çok sevindiriyor” dedi.

Sinema Onur Ödülleri

İstanbul Film Festivali tarafından sinemaya gönül ve emek veren isimlere takdim edilen Sinema Onur Ödülleri bu yıl beş değerli sanatçıya verilecek. Yeşilçam’ın “en sevilen kötü kadın” karakterlerini oynayan Suzan Avcı,200’e yakın filmiyle Yeşilçam’ın en üretken yönetmenlerinden Ülkü Erakalın,Vurun Kahpeye’den Vesikalı Yarim’e birçok önemli filmin yapımcılığını üstlenen Şeref Gür, 50 yıllık kariyerinde her nesli güldüren karakter oyuncusu Perran Kutman ile 60 yılı aşan kariyerinde Türkan Şoray, Filiz Akın ve Fatma Girik gibi Yeşilçam’ın en sevilen yıldızlarının sesi olarak hafızalarda yer edinen oyuncu veseslendirme sanatçısı Jeyan Ayral Tözüm ödüllerini 6 Nisan Çarşamba gecesi Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenecek 35. İstanbul Film Festivali Açılış Töreni’nde alacak.

Festival kapsamında Suzan Avcı’nın rol aldığı Atıf Yılmaz’ın yönettiği İki Gemi Yanyana, yönetmenliğini Ülkü Erakalın’ın üstlendiği Gözlerin Ömre Bedel, Perran Kutman’ın rol aldığı Kartal Tibet’in Gırgıriye filmleri de gösterilecek.

  ALTIN LALE ULUSLARARASI YARIŞMA

İstanbul Film Festivali’nin Uluslararası Yarışma bölümünde festivalin büyük ödülü Altın Lale için, sinemaya yeni bakışlar temasını izleyen filmler yarışıyor. 35. İstanbul Film Festivali Altın Lale Uluslararası Yarışma bölümünde
14 ülkeden 15 film
yer alıyor. Yönetmen Pablo Trapero başkanlığındaki Uluslararası Altın Lale jürisinde oyuncu Melisa Sözen, oyuncu Lior Ashkenazy, video sanatçısı Ali Kazma ve yapımcı Ewa Puszczyńska ve yer alıyor.

İKSV eski yönetim kurulu başkanı ve İstanbul Film Festivali kurucularından Şakir Eczacıbaşı anısına verilen Uluslararası Altın Lale Ödülü, bu yıl da Eczacıbaşı Topluluğu tarafından 25.000 Avrolukpara ödülüyle destekleniyor. Bu ödülün 10.000 Avrosu Altın Lale’nin sahibi olacak filmin yönetmenine, 10.000 Avrosu filmin Türkiye’deki dağıtımını üstlenecek firmaya, 5.000 avrosu ise Jüri Özel Ödülü’nü kazanacak filmin yönetmenine verilecek.

Altın Lale Uluslararası Yarışma bölümünde yer alan filmler:

·       Sütak / Sutak / Heavenly nomadic / Mirlan Abdykalykov / Kırgızistan
·       Eva’ya Huzur Yok / Eva Doesn’t Sleep/ Pablo Agüero / Arjantin
·       Bize Rüyalarımızda Huzur Ver / Peace to Us in Our Dreams / Sharunas Bartas / Litvanya
·       Bir Liderin Çocukluğu / The Childhood of a Leader / Brady Corbet / İngiltere
·       Kor / Zeki Demirkubuz / Türkiye
·       Şeytanlar / The Demons/ Philippe Lesage / Kanada
·       Son / The End / Guillaume Nicloux / Fransa
·       Bin Başlı Canavar / A Monster With Thousand Heads / Rodrigo Pla / Meksika
·       Susuzluk / Thirst / Svetla Tsotsorkova / Bulgaristan
·       Belgica / Felix Van Groeningen / Belçika
·       Aşk Birleşik Devletleri / United States of Love / Tomasz Wasilewski / Polonya
·       Ara / Interruption / Yorgos Zois / Yunanistan
·       Bir Nefes / One Breath / Christian Zübert / Almanya
·       Bir Aile Filmi / Family Film/ Olmo Omerzu / Çek Cumhuriyeti
·       Ansızın / All of A Sudden/ Aslı Özge / Almanya

  ALTIN LALE ULUSAL YARIŞMA

Ulusal Yarışma’da Altın Lale Ödülü için, yapımı 2015-2016 sezonunda tamamlanan 11 filmyarışacak. Bu yıl yarışmadaki 4 filmin dünya, 3 filmin ise Türkiyeprömiyeri yapılacak. Ulusal Yarışma jüri başkanlığını, Türkiye sinemasının en önemli kadın oyuncularından Müjde Arüstleniyor. Altın Lale Ulusal Yarışma Jürisi’nin diğer üyeleri oyuncu Tansu Biçer ve Niki Karimi, yönetmen Ben Hopkins, gazeteci yazar Murat Uyurkulak ve dağıtımcı Torsten Frehse.

Jürininseçeceği En İyi Film’e 150.000 TL, En İyi Yönetmen’e ise 50.000 TL ödül verilecek. Festivalde En İyi Kadın Oyuncu ve En İyi Erkek Oyuncu seçilecek isimler 10.000er TL alacak. Ayrıca, En İyi Senaryo, En İyi Görüntü Yönetmeni, En İyi Kurgu ve En İyi Özgün Müzikdallarında da ödüller verilecek. Türkiye Sineması ve Ulusal Yarışma Tema Sponsoru Anadolu Efes, bu sene 29’uncu kez Onat Kutlaranısına verilen Jüri Özel Ödülü’nü kazanacak filmin yapımcısını bu yıl da 60.000 TL ile ödüllendirecek.

Altın Lale Ulusal Yarışma Bölümünde yer alan filmler;

·       Tarla / Cemil Ağacıkoğlu
·       Benim Kendi Hayatım / Adnan Akdağ
·       Rüzgârın Hatıraları / Özcan Alper
·       Siyah Karga / Tayfur Aydın
·       Kalandar Soğuğu / Mustafa Kara
·       Rauf  / Barış Kaya, Soner Caner
·       Mavi Bisiklet / Ümit Köreken
·       Toz Bezi / Ahu Öztürk
·       Ana Yurdu / Senem Tüzen
·       Rüzgarda Salınan Nilüfer / Seren Yüce
·       Kasap Havası / Çiğdem Sezgin


ULUSAL KISA FİLM YARIŞMASI

İstanbul Film Festivali 35. yaşında, kısa film yapımını özendirmek, bu alanda gelişimi desteklemek ve nitelikli kısa filmleri izleyiciye buluşturmak amacıyla Ulusal Kısa Film Yarışması’nı Türkiye Sineması Tema Sponsoru Anadolu Efes’in destekleriyle başlatıyor. Cannes Film Festivali Short Film Corner Yöneticisi Alice Kharoubi,yönetmen Fatih Kızılgök vesinema yazarı Serdar Kökçeoğlu’nun ön seçici kurulunda yer aldığı yarışmanın jürisinde yönetmen Can Evrenol,oyuncu Hazal Kaya ve DokuFest direktörü Nita Deda yer alıyor. Jüri tarafından seçilecek en iyi filme En İyi Kısa Film dalında 5.000.-TL’lik ödül Anadolu Efes tarafından verilecek. Uluslararası Sinema Eleştirmenleri Birliği (FIPRESCI) jürisi de yarışmadaki bir filme ödül verecek.

Ulusal Kısa Film Yarışmasında yer alan filmler:

·       Merkür / Melis Balcı, Ege Okal
·       Asfalt / Süleyman Demirel
·       Salı / Ziya Demirel            
·       Balık Havuzu / Ezgi Kaplan
·       Karadeniz / Ulaş Karaoğlu
·       Tik Tak / Zeynep Koçak
·       Timur Hakkında / Özgü Özbudak
·       Cemil Şov / Barış Sarhan
·       Orman / Onur Saylak, Doğu Akal
·       Jamais Vu / Levent Türkan

  ULUSAL BELGESEL YARIŞMASI

İstanbul Film Festivali’nin belgesel sinemayı ve belgeselcileri desteklemek amacıyla düzenlediği Ulusal Belgesel Yarışması’nda En İyi Belgesel Ödülü verilecek. En İyi Belgesel’e 5. Kat Restaurant tarafından 10.000 TLödül verilecek. Ulusal Belgesel Yarışma Jürisi’nde belgesel sinemacı yönetmenler Emel Çelebi, Güliz Sağlam ve Carlos Hagerman yer alıyor. Gösterilecek belgesellerden 7 film dünya prömiyerini, 3 film Türkiye prömiyeriniİstanbul Film Festivali’nde yapacak.

Ulusal Belgesel yarışmasında yer alan filmler:

·       Hazır Ol! / Onur Bakır, Panagiotis Charamis
·       Rafet’in Çocukları / Mümin Barış, Reşit Ballıkaya
·       Başgan / Orhan Eskiköy
·       Genç Pehlivanlar / Mete Gümürhan
·       Soluk / Metin Kaya
·       Koloni / Gürcan Keltek
·       Beyaz Çınar / Çınara Sipî / Kazım Öz
·       Ötekiler / Ayşe Polat
·       Sürgün Türküleri Yılmaz Güney / İlker Savaşkurt
·       Kayıp Zamanlar / Faysal Soysal
·       Yok Devenin Pabucu: Bir Aşk Hikayesi / Sibel Mary Şamlı
·       Kara Atlas / Umut Vedat

SİNEMADA İNSAN HAKLARI: FACE AVRUPA KONSEYİ SİNEMA ÖDÜLÜ

Avrupa Konseyi işbirliğiyle 10 yıldır dünyada sadece İstanbul Festivali’nde verilen FACEAvrupa Konseyi Sinemada İnsan Hakları Yarışması bu yıl da devam ediyor. FACE Ödülü, Avrupa Konseyi ve Eurimages fonunun da ortak destek olduğu 10.000 Avro para ödülü ve bir heykelciktenoluşuyor. FACE Jürisi’nde oyuncu Ercan Kesal, yönetmen Jakob Brossmann,Eurimages İdari Yönetici Yardımcısı Isabel Castro, Avrupa Konseyi Genel Sekreteri ve Genel Sekreter Yardımcısı’nın İnsan Hakları ve Hukukun Üstünlüğü konularında özel başdanışmanı Leyla Kayacık yer alacak.

Sinemada İnsan Hakları yarışmasında yer alan filmler;

·       Beyaz İnsanlar / White People /Lisa Aschan / İsveç
·       Harikalar Diyarı / Wonderland / Michael Krummenacher, Jan Gassmann, Lisa Blatter, Gregor Frei, Benny Jaber, Carmen Jaquier, Jonas Meier, Tobias Nölle, Lionel Rupp, Mike Scheiwiller  / İsviçre
·       Akdeniz / Mediterranea / Jonas Carpignano / İtalya
·       Sihirli Dağ / The Magic Mountain / Anca Damian / Romanya
·       Yılanın Kucağında / Embrace of the Serpent / Ciro Guerra / Kolombiya
·       Dev Canavar / Behemoth / Zhao Liang / Çin
·       Sorgu / Interrogation / Vetri Maaran / Hindistan
·       Kızıl Topraklar / The Red Land /Diego Martínez Vignatti / Belçika
·       3000 Gece / 3000 Nights / Mai Masri / Filistin
·       Kıyıdakiler / Coastliners / Erdem Tepegöz, Barış Pirhasan, Alphan Eşeli, Melisa Önel, Ramin Matin

SEYFİ TEOMAN EN İYİ İLK FİLM ÖDÜLÜ

2012 yılındakaybettiğimiz yönetmen ve yapımcı Seyfi Teoman anısına verilen Seyfi Teoman En İyi İlk Film Ödülü’nü kazanan filmin yönetmenine sonraki çalışmalarını teşvik etmek üzere CMYLMZ Fikirsanat aracılığıyla 30.000 TLödül verilecek. Festivalin Altın Lale Uluslararası Yarışma, Sinemada İnsan Hakları Yarışması ve Türkiye Sineması (Altın Lale Ulusal Yarışma, Yarışma Dışı, Yeni Türkiye Sineması) bölümlerinde yer alan Türkiye yapımı tüm kurmaca ilk filmler bu ödüle aday olabiliyor. Seyfi Teoman En İyi İlk Film Ödülüjürisindesenarist, yönetmen Mahmut Fazıl Coşkun, dağıtımcı Ioanna Stais ve oyuncu Ahmet Rıfat Şungar yer alacak.

Seyfi Teoman En İyi İlk Film için yarışacak filmler,

·       Benim Kendi Hayatım / Adnan Akdağ
·       Rauf / Barış Kaya, Soner Caner
·       Mavi Bisiklet / Ümit Köreken
·       Toz Bezi / Ahu Öztürk
·       Ana Yurdu / Senem Tüzen
·       Kasap Havası / Çiğdem Sezgin
·       Kümes / Ufuk Bayraktar
·       Son Kuşlar / Bedir Afşin
·       Dolanma / Tunç Davut  
·       Çırak / Emre Konuk
·       Kötü Kedi Şerafettin / Mehmet Kurtuluş, Ayşe Ünal
·       Yemekteydik ve Karar Verdim / Görkem Yeltan
·       Anadolu Masalları / Emin Fırat Övür

AUDENTIA ÖDÜLÜ

Avrupa Konseyi ortak yapım fonu Eurimages, cinsiyet eşitliğini geliştirmeye doğru bir adım daha atarak, bir kadın yönetmene bir sonraki projesinde kullanılmak üzere 30.000 euro değerinde bir ödülü vermeye başlıyor. İlk kez 35. İstanbul Film Festivali kapsamında verilmeye başlanacak Audentia Ödülü için bu yıl programdan 15 kadın yönetmenin filmi değerlendirilecek.Adını Latincede cesaret ve yiğitliği ifade eden “Audentia”  kelimesinden alan ödül, kadın yönetmenlerin görünürlüğünü arttırarak başka kadınların da bu yoldan ilerlemesini teşvik etmeyi amaçlıyor. İlk kez verilecek bu ödül için bu yıl hami olarak sıra dışı cesarete sahip ve kendini film endüstrisinde cinsiyet eşitliğini geliştirmeye adamış İsveç Film Enstitüsü Başkanı Anna Sernerseçildi. Audentia Ödül jürisinde yönetmen Yeşim Ustaoğlu ve Angelos Frantzis ve Eurimages temsilcisi Sanja Ravlic olacak.

Audentia Ödülü için yarışacak olan filmler;

·       Beyaz İnsanlar / White People / Lisa Aschan
·       Tam Gözlerimi Açarken / As I Open My Eyes / Leyla Bouzid
·       Sihirli Dağ / The Magic Mountain / Anca Damian
·       Evrim / Evolution / Lucile Hadzihalilovic
·       Dağ  / Mountain / Yaelle Kayam
·       Vahşi / Wild / Nicolette Krebitz
·       3000 Gece / 3000Nights / Mai Masri
·       Ezgiler Ezgisi / Song of Songs / Eva Neymann
·       Ansızın / All of A Sudden / Aslı Özge
·       Toz Bezi / Dust Cloth / Ahu Öztürk
·       Kasap Havası / Wedding Dance / Çiğdem Sezgin
·       Şövalye / Chevalier / Athina Rachel Tsangari
·       Susuzluk / Thirst / Svetla Tsotsorkova
·       Ana Yurdu / Motherland / Senem Tüzen
·       Yemekteydik ve Karar Verdim / We Were Dining and I Decided / Görkem Yeltan

FIPRESCI ÖDÜLÜ

Uluslararası Sinema Eleştirmenleri Birliği (FIPRESCI) Altın Lale Ulusal ve Uluslararası Yarışma’da yer alan birer filme ve Ulusal Kısa Film Yarışması’ndan bir filme FIPRESCI Ödülü verecek. Başkanlığını ABD’den Chris Fujiwara’ın yapacağı FIPRESCI Jürisi’nde Finlandiya’dan Harri Römpötti, İtalya’dan Patrizia Pistagnesi, Slovakya’dan Viera Langerova ve Türkiye’den Senem Erdine ve Ali Deniz Şensözgörev alacak.

cineuropa.org ÖDÜLÜ:

Sanatsal açıdan değeri tartışmasız olan, bunun yanı sıra karşılıklı iletişimi destekleyen ve birleştirici özellik taşıyan filmlere verilen cineuropa.org Ödülü, Altın Lale UlusalYarışması’nda yer alan bir filme verilecek. Cineuropa Ödülü’nü kazanan filmi, sinema yazarı Vladan Petkovic belirleyecek.


Festival Filmleri 10 Salonda Sinemaseverlerle Buluşacak

Başladığından bugüne bağımsız sinemaları destekleyen İstanbul Film Festivali’nin bu yılki gösterimleri Beyoğlu’nda Atlas, Beyoğlu ve Fitaş (iki salon)sinemaları, Akbank Sanat, İtalyan Kültür Merkezi, Ortaköy’de Feriye Sineması, Kadıköy’de Rexx Sineması (iki salon) ve İstanbul Modern Sinema olmak üzere 10 salonda yapılacak. Festival gösterimleri 11.00, 13.30, 16.00, 19.00ve 21.30 seanslarının yanı sıra artık festivalin gelenekselleşen geceyarısı gösterimleri Cuma ve Cumartesi geceleri Atlas ve Rexx sinemalarında 24.00seanslarında yapılacak.

Festival Bu Yıl İstanbul’un Farklı Semtlerine de Yayılıyor

İstanbul Film Festivali gösterimleri bu yıl İstanbul’un iki yakasına da yayılıyor. Festivalin son hafta sonunda, 16 ve 17 Nisan tarihlerinde, programdan bir seçkiyle Sultangazi’de Hoca Ahmet Yesevi Kültür Merkezi ve Maltepe’de Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde gösterilecek.


Festivalin Yeni Bölümleri

35. İstanbul Film Festivali Akbank Galaları, Yıllara Meydan Okuyanlar, Dünya Festivallerinden, Genç Ustalar, NTV Belgesel Kuşağı, Mayınlı Bölge, Antidepresan, Çocuk Mönüsü, Geceyarısı Çılgınlığı gibi klasikleşmiş bölümlerinin yanı sıra bu yıla özel bölümlerde gösterimler gerçekleştirecek.

·           Musikişinas:Festival bu yıl ruhunu müzikle doyuranlar için yepyeni bir bölüm sunuyor. Müziği hayatlarının ayrılmaz bir parçası kılanların hikâyelerinin bir araya toplandığı 8 filmMusikişinas bölümünde izleyiciyle buluşacak.

·           Gömülü Hazineler:Festivalin bu yıl çok ses getirecek yeni bölümlerinden Gömülü Hazineler, sinema tarihinin varlığı az bilinen, yasaklanmış, kaybolmuş, yıllar boyu izleyici karşısına çıkmamış veya literatürde adından hak ettiği kadar bahsedilmemiş filmleri gömülü olduğu yerden gün ışığına çıkartacak. Alkan Avcıoğlu'nun küratörlüğünü üstlendiği bölüm kapsamında geç keşfedilen veya restore edilen kopyasıyla izleyici karşısına ilk kez çıkmaya hazırlanan 4 film beyazperdede meraklılarıyla buluşacak.

·           Işığın Peşinde: 70’ler Amerikan Avangard Sineması:İstanbul Film Festivali, deneysel sinemaya da hak ettiği alanı açmak için bu özel türün başlangıçlarına doğru yol alıyor ve 70’li yıllarda en verimli zamanlarını geçiren Amerikan avangard sinemasının öncü isimlerinin filmlerini bir araya getiriyor. Burak Çevik küratörlüğünde hazırlanan bölümde Stan Brakhage, Michael Snow, Robert Breer, Hollis Frampton, Jonas Mekas, Stan VanDerBeek, Yvone Rainer gibi ustaların filmleri, Türkiye’de ilk defa 35. İstanbul Film Festivali’nde, çekildikleri orijinalformatları olan 16mm kopyalarından, İstanbul Modern Sinema’da izleyicilerle buluşacak.

·           Otto Preminger: Bir Yönetmenin Anatomisi:İstanbul Film Festivali, sinema tarihinin en özgün, en bağımsız ve en yaratıcı yönetmenlerinden Otto Preminger’i, ölümünün 30. yıldönümünde, 10 önemli filminin yer aldığı özel bir bölümle anıyor. “Kara film” türünü başlatan, “Korkunç Otto” gibi lakaplarla anılan, sınırları zorlayan ve tartışmalara konu olan, filmlerinde tabulara yer veren Otto Preminger’i tanıma ve filmlerini yıllar sonra da olsa büyük ekranda görebilme fırsatı yaratacak bu özel seçki için, daha önce İstanbul Film Festivali’nin birçok özel bölüm ve etkinliğine afiş hazırlayan usta tasarımcı Yurdaer Altıntaş tarafından özel bir afiş de tasarlandı.

 

Festivalin Bol Yıldızlı Bölümleri: Akbank Galaları

İstanbul Film Festivali’nin en sevilen bölümlerinden Akbank Galaları’nda, yıldızları usta yönetmenlerle buluşturan ve sezonun merakla beklenen 10 filmin Türkiye’deki ilk gösterimleri gerçekleştirilecek. Akbank Galaları’nda bu yıl, Berlin Film Festivali’ni de açanCoen Kardeşler’in Yüce Sezar!’ından, ülkesinde tüm gişe rekorlarını kıran Arjantinli yönetmen ve aynı zamanda Uluslararası Altın Lale Yarışması Jüri Başkanı Pablo Trapero’nun Çete’sine,Fransız sinemasının ustalarından Claude Lelouch’un Bir Kadın Bir Erkekine kadar birbirinden ilginç, ödüllü, dikkat çekici yapım yer alıyor. Oscar adayı Brooklyn, ilk gösterimini Toronto’da yapan dokunaklı dostluk öyküsü Truman, usta oyuncu Maggie Smith’in başrolünde olduğu Zoraki Komşu ve Ben Wheatley’nin J.G.Ballard uyarlaması Gökdelen bölümün diğer filmlerinden. Akbank Galaları’nın öne çıkan filmlerinden Jeff Nichols’ın bilimkurgu filmi Midnight Special festivalin açılışını da yapacak.

Türkiye Sinemasının Başyapıtlarından Zeki Ökten İmzalı “Sürü” 38 Yıl Sonra Beyazperdede

İstanbul Film Festivali, Groupamaişbirliğiyle dokuz yıldır Türkiye sinemasının önemli yapıtlarının yenilenerek sinemaya yeniden kazandırılmalarını sağlıyor. Türk Klasikleri Yeniden projesikapsamında bu yıl senaryosunu Yılmaz Güney’in yazdığı, Zeki Ökten’in yönettiği, başrollerini Tarık Akan, Melike Demirağ ve Tuncel Kurtiz’in paylaştığı 1978 yapımı Sürürestore edildi. Atlas Post Production tarafından restore edilen Sürü, Tuncel Kurtiz’in 80. doğum yılı olan 2016’da, yapımından 38 yıl sonra yeniden beyazperdede izleyiciyle buluşacak.


Festivalde Söyleşiler, Paneller, Sinema Dersleri…

35. İstanbul Film Festivali, film programıyla olduğu kadar söyleşiler, paneller ve sinema dersleriyle de yoğun bir etkinlik programı sunacak.

Altın Lale Ulusal Yarışma jüri başkanı oyuncu Müjde Ar bir söyleşide sinemaseverlerle bir araya gelirken Altın Lale Uluslararası Yarışma jüri başkanı yönetmen Pablo Trapero da bir sinema dersi verecek. Festivalin bu yılki özel bölümlerinden Işığın Peşinde: 70’ler Amerikan Avangard Sineması küratörü Burak Çevik ve yönetmen Herb Shellenberger,deneysel sinema üzerine bir panel gerçekleştirecek. Bu yılın özel retrospektif bölümü Otto Preminger: Bir Yönetmenin Anatomisi paralelinde Otto Preminger sineması üzerine sinema yazarı Nil Kural ve Edinburgh Film Festivali direktörü Chris Fujiwara bir söyleşi gerçekleştirecek. Ayrıca yönetmen Emel Çelebi ve Güliz Sağlam Türkiye’de belgesel yapımı üzerine, video sanatçısı Ali Kazma ise video sanatı üzerine birer panel gerçekleştirecek. Festival etkinlikleriyle ilgili güncel bilgileri film.iksv.org adresinden takip edebilirsiniz.

  
Festivalle İlgili Gelişmeleri Sosyal Medya Hesaplarımızdan Takip Edin

İstanbul Film Festivali ile ilgili tüm gelişmeleri; filmler, etkinlikler ve konuklarla ilgili bilgileri, programa dair ipuçlarını sosyal medya hesaplarımızdan takip edin, herkesten önce haberdar olun. Yarışmalarla eğlenin, programı yakından tanıyın, sürpriz hediyelerimizden kazanma şansını yakalayın. #istfilmfest16 etiketini kullanarak, siz de festival sohbetinin parçası olun. Ayrıca AppStore ve Google Play’den indirilebilen ve Vodafone Türkiye’nin katkılarıyla geliştirilen İKSV Mobil uygulamasıyla festivalle ilgili tüm bilgilere erişebilir ve AppStore’dan indirilebilen İKSV Kitaplık uygulamasıyla festival katalogunu iPad’inizden de okuyabilirsiniz.


#istfilmfest16
#izbırakanfilmler
facebook.com/istanbulfilmfestivali
twitter.com/ist_filmfest
instagram.com/istfilmfest
istfilmfest.tumblr.com



Ermeni Tehciri’nin 100. Yılında Herkesi Ağlatacak Bir Film: Yitik Kuşlar

$
0
0
YAPIMCI                                            : ELA ALYAMAÇ
DAĞITIM ŞİRKETİ                             : PİNEMART
YÖNETMEN                                      : AREN PERDECİ- ELA ALYAMAÇ
SENARYO                                          : AREN PERDECİ- ELA ALYAMAÇ
GÖRÜNTÜ YÖN                               : AREN PERDECİ
UYGULAYICI YAPIMCI                      : KUDSİ ALYAMAÇ
SANAT YÖN.                                      : MAHMUT ERKAN-ARMİNE MURADYAN
KOSTÜM TASARIM                          : ELA ALYAMAÇ
KURGU                                              : AREN PERDECİ- ELA ALYAMAÇ
ÇEKİM YERİ                                      : KAPADOKYA
VİZYON TARİHİ                                 : 1 NİSAN 2016
VİZYONA GİRECEĞİ ÜLKELER         :TÜRKİYE 
Facebook                                          : yitikkuslar
Twitter                                              : yitikkuslar
Instagram                                         :yitikkuslar
Web                                                   : www.yitikkuslar.com



1915 yılında yaşanan Ermeni tehciri, yaşanan acılardan bir asır sonra iki küçük çocuğun gözünden ‘Yitik Kuşlar’ adıyla sinemaya uyarlandı. Film 1 Nisan’dan itibaren sinema izleyicisi ile beyazperdede buluşuyor. Kültür Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü’nün katkılarıyla, yapımcılığını Kara Kedi Film’in yaptığı,  yönetmenliğini Aren Perdeci ve Ela Alyamaç’ın üstlendiği Yitik Kuşlar filmi Ermeni tehcirini anlatan Türkiye’de çekilmiş ilk uzun metrajlı film olma özelliğini taşıyor. Yitip giden güzel zamanları anlatan, duygu dozu çok yüksek film, sinemaseverleri o yıllarda bir zaman yolculuğuna çıkartarak geçmişte yaşananları sorgulatmasının yanı sıra kardeşlik ve sevginin önemini de sanatsal bir dille vurguluyor.

Fragmanı yayınlandığı andan itibaren 140 ülkede izlenen ‘Yitik Kuşlar’a; Amerika, Kanada, Ermenistan, Fransa, Almanya, Çin gibi ülkeler de büyük bir destek vererek ilgi gösteriyor.  2 dakika 18 saniyelik fragmanı izleyen birçok kişi de ‘Ciğerimizi dağlayacak bir film olmuş’, ‘Fragmanda bile ağladıysak, filmi hayal edemiyoruz’ gibi yorumlarda bulundu.

‘Yitik Kuşlar’ ; Anadolu’da bir Ermeni köyünde, varlıklı bir ailenin çocuğu olan Bedo ve Maryam adlı iki kardeşin bir gecede kaybettikleri ailelerini arayışlarını anlatıyor.  Ormanda buldukları ‘Baçik’ isimli mavi kuşa bakmak için gizlice çıktıkları evlerine döndüklerinde hayalet bir kasabayla karşılaşan ve dağılmış hayatlarında zorluklarla mücadele etmek zorunda kalan kardeşler, hüzün dolu hikayeleriyle izleyenleri kalbinden yakalayacak.  ‘Yitik Kuşlar’, destansı görüntüleri, tarihi  gerçekçiliğe birebir uygun yapım tasarımı ve şiirsel müzikleri ile sinema izleyicisini karşısına çıkacak. Filmde ayrıca Ermeni cemaatinin en ünlü oyuncuları da rol alarak birlikte tarihi belgelediler.

SKYFALL’UN LABORATUVARINDA TAMAMLANDI

Yapım aşamasında hiçbir masraftan kaçınılmayan ‘Yitik Kuşlar’ filmi dünyaca ünlü “James Bond, Skyfall”, “Hızlı ve Öfkeli 7” ve Steven Spielberg’ün “Savaş Atı” gibi, birçok yapımda imzası bulunan Oscar ödüllü Hollywood E-Film Laboratuvarı’nda iki aylık bir çalışma sonucunda tamamlandı.  Filmin renk düzeltmesi ve görsel işlemleri Hollywood’un son teknolojileri kullanarak yapıldı.

Filmin colouristi Joel McWilliams ‘Burada çok büyük Hollywood filmlerine alışığız ve Yitik Kuşlar’ı ilk gördüğümde çalıştığımız en büyük, ihtişamlı Hollywood filmleri ayarında bir yapımla karşılaştım. Hollywood dışından bu düzeyde bir iş çıkması beni çok şaşırttı ve gerçekten büyük bir heyecan verdi’ dedi. EFilm yapımcılarından Robert Phillips ise ‘Yitik Kuşlar hikayesi, görselliği ve oyunculukları ile bütün ekibimizi derinden etkiledi’ diye konuştu.


Türkiye’de ilk defa Arri Alexa XT kamerası ile çekilen Yitik Kuşlar ayrıca 2015 Oscar adaylıkları da bulunan Unbroken, Ida, Whiplash ve En iyi film ve en iyi görüntü dalında Oscar ödülü kazanan Birdman gibi sinema filmleri ile beraber Arriraw Showreel’e seçildi.


İpana Luxe Perfection Beyazlatıcı Diş Macunu yorumlarım

$
0
0
Doğru makyaj, dolgun kirpikler, bakımlı bir cilt, hacimli saçlar… En önemlisi de beyaz dişlerle sağlıklı, güzel bir gülümseme! Bu yüzden diş bakımına ve beyaz olmasına oldukça özen gösteriyorum. Sürekli yeni ürünleri deneyimlemeyi de seviyorum. Burada raflarda gözüme çarpan ve Amerika’nın en büyük diş macunu markası olan Crest aslında Procter and Gamble’ın Türkiye’de sunduğu İpana markasıyla tamamen aynı içeriklere sahipmiş. Dünyada ilk defa beyazlatıcı bantları üreten bir marka olduğu için 3 boyutlu Beyazlık ailesi oldukça ilgimi çekti. Son zamanlarda market alışverişine gittiğim her mağazada ve televizyonlarda sıklıkla İpana’nın yeni ürünü olan Perfection’a denk gelince ve özellikle 3 günde %100’e kadar lekesiz iddasını duyunca denemek istedim ve hemen aldım.

İpana’nın en hızlı ve en güçlü beyazlatıcı diş macunu ünvanına sahip bu diş macunu ile deneyimlerimi sizlerle paylaşmak istedim. Diş hekimimin de daha beyaz bir diş için önerdiği İpana 3D White Perfection ile güvenle, bembeyaz gülebiliyorum.
Perfection diş macunu 3 Boyutlu Beyazlık ailesinin en ileri ve etkili beyazlatıcı diş macunu teknolojisini içeriyor. Böylece diş minesine zarar vermeden sadece 3 günde diş yüzeyindeki lekeleri %100’e kadar etkin biçimde çıkarıp ve bembeyaz bir gülümsemeye sahip olmamızı sağlıyor.
Performansına gerçekten çok şaşırdım. Etkisi inanılmaz! İlk kullanımdan itibaren bile diş yüzeyindeki lekeleri çıkarma etkisini farkediyorsunuz. Keskin nane tadıyla ferahlığı sağlıyor, böylece uzun süre ferah bir nefese de sahip oluyorsunuz. Beyazlatma etkisi bu kadar iyiyken diş mineme hiç bir zarar vermediğini bilmek de çok güzel.

Procter and Gamble’ın tüm dünyada pazara sunduğu en gelişmiş beyazlatıcı diş macunu olan 3 Boyutlu Beyazlık Luxe Perfection İpana ile Türkiye’de de raflarda yerini aldı. Denediğinizde bana hak vereceksiniz:) Kullanmadan kesinlikle inanmazdım, deneyince etkisini gördüm ve mükemmel sonuç aldım.

Tam bir bakım sağlamak için aynı ailenin Oral-B 3D White Luxe ağız bakım suyunu da kullanıyorum. O da diş macunu ve fırçasının ulaşamadığı alanlardaki lekeleri bile çıkararak uzun süre, keskin bir ferahlık sağlıyor.

Unutmadan küçük bir not ekleyeyim; P&G ve İpana ürün performansına o kadar güveniyor ki, memnun kalmazsanız paranızın 2 katını iade ediyor. Bu nedenle beyazlatıcı etkisini kendiniz de görün diye bence gerçekten denemeniz gereken bir ürün.
Ürünü satın almak isterseniz tıklayınız!


P.S. Bana bu bilgiler yetmedi, ağız ve diş sağlığı üzerine daha çok şey merak ediyorum diyenleri aşağıdaki siteye alalım. 
http://www.agizbakimuzmani.com/
#ipanaperfection  #gülüşünügöster
İçerik Kaynak: http://kokoshgirl.com/
Video Kaynak: https://www.youtube.com/watch?v=B7MDJzarokU

Bir boomads advertorial içeriğidir.

35. İstanbul Film Festivali ödülleri sahiplerini buldu

$
0
0
Şehirde iz bırakan festival, Haliç Kongre Merkezi’nde yapılan Ödül Töreni ile Altın Lale ödüllerinin sahiplerini açıkladı.
  • Festivalin bu yılki Sinema Onur Ödülleri sahipleri Suzan AvcıŞerafettin Gür,Perran KutmanJeyan Ayral Tözüm oldu. Geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz Ülkü Erakalın’ın ödülünü ise oğlu, Murat Erakalın aldı.
  • Meslek hayatının 60. Yılında sinemamıza katkılarından dolayı Türker İnanoğlu’na Özel Ödül verildi.
  • Altın Lale Uluslararası Yarışma’nın, Şakir Eczacıbaşı anısına verilen Altın Lale Ödülü’ne bu yıl Meksikalı yönetmen Rodrigo Plá’nın Bin Başlı Canavar adlı filmi layık görüldü.
  • Altın Lale Uluslararası Yarışma Jüri Özel Ödülü’nü İngiliz yönetmen, Brady Corbet’in  Bir Liderin Çocukluğu  adlı filmi kazandı.
  • 11 filmin yer aldığı Ulusal Yarışma’da, En İyi Film dalında Altın Lale Ödülü’ne,  Ahu Öztürk’ün Toz Bezi adlı filmi layık görüldü.
  • En İyi Yönetmen dalında Altın Lale, Kalandar Soğuğu filmiyle Mustafa Kara’ya verildi
  • Onat Kutlar anısına verilen Jüri Özel Ödülü’ne Barış Kaya ve Soner Caner’in Raufadlı filmi layık görüldü.
  • En İyi Kadın Oyuncu Ödülü Toz Bezi filmindeki rolüyle Asiye Dinçsoy’un oldu.
  • En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü Kalandar Soğuğu filmindeki rolüyle Haydar Şişmankazandı.
  • En İyi Senaryo Ödülü’nü Toz Bezi filmiyle Ahu Öztürk kazandı
  • En İyi Görüntü Yönetmeni Ödülü’nü,  Kalandar Soğuğu filmiyle Cevahir Şahin veKürşat Üresin kazandı.
  • En İyi Kurgu Ödülü’nü Kalandar Soğuğu filmiyle Mustafa KaraUmut Sakallıoğluve Ali Aga kazandı.
  • En İyi Özgün Müzik Ödülü Tarla filmiyle Doğan Duru’ya verildi.
  • Ulusal Kısa Yarışması’nda En İyi Kısa Film Ödülü’nü Ziya Demirel’in Salı adlı filmi kazandı. Cemil Şov filmiyle Barış Sarhan Mansiyon Ödülü’ne layık görüldü.
  • En İyi Belgesel Ödülü Onur Bakır ve Panagiotis Charamis’in yönettiği Hazır Ol! filmine verildi. Ayşe Polat’ın Ötekiler adlı filmi Mansiyon Ödülü’ne layık görüldü.
  • Seyfi Teoman En İyi İlk Film Ödülü’nü Çırak filmiyle yönetmen Emre Konuk’a layık görüldü.
  • AUDENTIA Ödülü’ne, festivalde Sinemada İnsan Hakları bölümünde gösterilenSihirli Dağ filminin yönetmeni Anca Damian layık görüldü.
  • FACE Avrupa Konseyi Sinema Ödülü’nü İtalyan yönetmen Jonas Carpignano’nun yönetmenliğini üstlendiği Akdeniz kazandı. Kolombiyalı yönetmen Ciro Guerra’nın  Yılanın Kucağında adlı filmi ise  Mansiyon’a layık görüldü.
  • FIPRESCI  Ödüllerini  Altın   Lale  Uluslararası Yarışma’da  Aslı  Özge’nin  yönettiği  Ansızın,  Altın   Lale  Ulusal Yarışma’da  Senem Tüzen’in yönettiği  Ana Yurdu  ve  Ulusal Kısa Film Yarışması’nda da  Levent Türkan’ın yönettiği  Jamais Vu  filmleri kazandı.
  • Cineuropa.org Ödülü’nü bu yıl Türkiye Sineması Altın Lale Ulusal Yarışma’da yer alan Ahu Öztürk’ün yönettiği Toz Bezi filmi kazandı.

Altın Palmiye adayları açıklandı

$
0
0

69. Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye için yarışacak filmler belli oldu. Paris’te düzenlenen basın toplantısında Festival Genel Direktörü Thierry Fremax ve Festival Başkanı Pierre Lescure festival programını açıkladılar.
Buna göre, yönetmenler Pedro Almodovar, Ken Loach, Sean Penn, Xavier Dolan, Paul Verhoeven ve Dardenne kardeşlerin filmlerinin de aralarında bulunduğu 17 film ana kategoride Altın Palmiye için yarışacak.
Woody Allen’in “Cafe Society” filmiyle açılacak festivalde, Allen’ın filminin yanı sıra Steven Spielberg‘in “The BFG” ve Jodie Foster‘ın “Money Monster” filmleri de yarışma dışı filmler bölümünde gösterilecek yedi film arasında yer aldı.
Festival yöneticileri, Altın Palmiye için yarışacak 17 filmi bin 869 film arasından seçti.
Fransa’nın Cannes şehrinde 11-22 Mayıs‘ta yapılacak festivalde jüri başkanlığını “Mad Max” serisi filmlerin yönetmeni George Miller yapacak.
Altın Palmiye yarışma filmleri ve yönetmenleri:
“Agassi”, Park Chan-Wook
“American Honey”, Andrea Arnold
“Aquarius”, Kleber Mendonca Filho
“Bacalaureat”, Cristian Mungiu
“Elle”, Paul Verhoeven
“I, Daniel Blake”, Ken Loach
“It’s Only the End of the World”, Xavier Dolan
“Julieta”, Pedro Almodovar
“The Last Face”, Sean Penn
“Loving”, Jeff Nichols
“Ma Rosa”, Brilliante Mendoza
“The Neon Demon”, Nicolas Winding Refn
“Personal Shopper”, Olivier Assayas
“Rester Vertical”, Alain Guiraudie
“Sierra-Nevada”, Cristi Puiu
“Toni Erdmann”, Maren Ade
“The Unknown Woman”, Jean-Pierre Dardenne & Luc Dardenne

Ankara'nın Yarışma Filmleri Belli Oldu

$
0
0

FESTİVAL YARIŞMA FİLMLERİYLE RENKLENECEK

27. Ankara Uluslararası Film Festivali kapsamında düzenlenen Ulusal Uzun, Kısa ve Belgesel film yarışmaları için toplam 386 film başvuruda bulundu. Ön jüriler bu filmler arasından 57’sini festivalde yarışmak üzere seçti…


ANKARA Uluslararası Film Festivali bu yıl da yarışma heyecanına sahne olacak. Ulusal Uzun, Kısa ve Belgesel kategorilerinde başvuran toplam 386 film arasından, ön jürilerin seçtiği ve festival izleyicisinin beğenisine sunulacak 57 film ödül için yarışacak.

Kültür Bakanlığı’nın desteği, Halkbank’ın ana sponsorluğunda yapılacak 27. Ankara Uluslararası Film Festivali,  28 Nisan’da MEB Şura Salonu’nda düzenlenecek açılış gecesiyle sinemaseverlerle buluşacak. Festival süresince izlenebilecek ve üç kategoride yarışacak filmlerden, jüriler tarafından seçilenlere ödülleri, 8 Mayıs’ta Akün Sahnesi’nde yapılacak törende verilecek. Tören, başarılı caz solisti Su İdil’in konseriyle tamamlanacak.  

Ulusal Uzun kategorisinde yarışacak filmler

Ali Karadoğan, Oğuz Onaran ve Seçil Büker'den oluşan ön jüri, “En İyi Film”, “Mahmut Tali Öngören Özel Ödülü”, “Onat Kutlar En İyi Senaryo Ödülü” gibi birçok ödül için yarışacak 10 uzun film seçti. Festival takipçilerine, Türkiye sinemasının son dönem  örneklerini izleme imkanı da sunacak  filmler şunlar:
Ana Yurdu/Senem Tüzen
Çırak/ Emre Konuk
Kalandar Soğuğu/ Mustafa Kara
Melekleri Taşıyan Adam / Cansel Elçin
Memleket/ Murat Saraçoğlu
Misafir/ Mehmet Eryılmaz
Rüzgarın Hatıraları/ Özcan Alper
Saklı/ Selim Evci
Sarmaşık/ Tolga Karaçelik
Toz Bezi/ Ahu Öztürk

Ulusal Kısa ve Belgesel kategorisinde yarışacak filmlere para ödülü

Genç sinemacıları teşvik etmesi bakımından festivalin başından beri önem verdiği, sinemanın bir sanat ve tanıklık olarak önemini de hatırlatan Ulusal Kısa ve Belgesel Film Yarışmalarının kazananlarına para ödülü de verilecek. En İyi Kısa Film 5 bin lira alırken, Ankara Sanayi Odası, En İyi Belgesel seçilen filme 10 bin lira ödül verecek.

Yarışma Kısaları

Bu sene tür ayrımı olmaksızın tek bir kategori altında yarışacak 30 kısa film, Bülent Özkam, Hasan Nadir Derin ve Şeyma Balcı'dan oluşan ön jüri tarafından şu şekilde belirlendi:
2 Kızgın Adam/ Baran Gündüzalp
Altın Vuruş/ Gökalp Gönen
Amansız Takip/Ahmet Kıran
Balık Havuzu/  Ezgi Kaplan
Bir Hediye/ Diyariyek/ Muhammed Seyyid Yıldız
Büst/Hakan Hücum
Cahide Devekuşu’nun Açık Evliliği/Yön. Ali Kemal Güven
Çay Fincanı/ The Teacup/Elif Boyacıoğlu
Çevirmen/Emre Kayış
Circle/ Özgür Can Alkan
Çocuk/ Aytaç Uzun
Denize/ Ufuk Çavuş
Dilemma/ Burak Günaydın
Eksilmek/ Seçkin Göksoy
Enkaz/ Ezgi Büşra Çınar
Günah/ Gülistan Acet
Yumurta/Hek/Muaz Güneş, Emrah Doğru
Hüvelbaki/ Süleyman Arslan
Huzurevi/ Ahmet Toklu
Kırıntı/ Mert İnan, Cemre Yılmaz
Kuyu/Selman Nacar
Mucize Aynalar/ Metehan Şereflioğlu
Oğul/Andaç Haznedaroğlu
Orman/ Onur Saylak, Doğu Yaşar Akal
Rodi/ Emre Sert, Gözde Yetişkin
Salı/ Ziya Demirel
Savaş Bölgesi/ Oğuzhan Kaya
Seyirci/ Ayberk Olgay
Yoğurt/ Mast/ Tahsin Özmen
Zemheri/Yön. Melih Özhan Dinçel

Belgesel kategorisinde yarışacak filmler

Özgür Arık, Tülin Erarslan ve İrfan Demirkol'dan oluşan ön jürinin elemesinden geçen ve festival takipçilerini bekleyen 17 belgesel film ise şöyle:
Ali Değil Ari Komutanım/ Deniz Özden
Daha Güzel Bir Hayat/Pınar Okan
Dokunuş/ Ethem Özgüven
Geride Kalan…‘Mermanat’/ Zeynep Gülru Keçeciler
Gözyaşı Yolu/ Engin Türkyılmaz
Hatırlıyorum/ Bîra Mı' Têtin/ Selim Yıldız
İdil Biret: Bir Harika Çocuğun Portresi/ Eytan İpeker
Kameralı Çocuk/ İbrahim Yeşilbaş
Kara Atlas/ Umut Vedat
Kayıp Vatan/ Aydın Kapancık
Kayıp Zamanlar/ Faysal Soysal
Kinostajik/ Resul Sakınmaz
O’nsuz/ Ufuk Erden
Patronsuzlar/ Sidar İnan Erçelik,
Son Vardiya/ Mert Cemal Pekşan
Uzak/ Dur/ Vahap Sarıaltın
Vefa/ Baran Vardar

İşçi Filmleri Festivali Barbarlığa Karşı Umut Öykülerini Gösteriyor!

$
0
0
11. Uluslararası İşçi Filmleri Festivali 1-8 Mayıs tarihleri arasında izleyicilerle buluşuyor!

İstanbul, Ankara, İzmir ve Diyarbakır’da eş zamanlı olarak gerçekleşecek festivalde bu yıl “Barbarlığa Karşı Umut Öyküleri” teması ile toplam 60 film gösterilecek.

2 Mayıs Cuma, saat 19.00’da Şişli Belediyesi Kent Kültür Merkezi’nde yapılacak açılış gecesini  oyuncu  Sevinç Erbulak sunacak. Müzik ve dans gösterisini Boğaziçi Üniversitesi Folklor Kulübünün sunacağı gecede her yıl olduğu gibi bu yıl da bir set işçisine plaket verilecek.  Zonguldak’taki kaçak maden ocaklarını anlatan “Soluk” filmi  festivalin açılış filmi olacak.

2 mayıs saat 19:00’a Çağdaş Sanatlar Merkezi'nde gerçekleşecek Ankara Açılış programını Mert Fırat ve Çiğdem Sezgin sunacak. Boyalı Kuş grubunun  müzik dinletisinin de olacağı Açılış Filmi 10 Ekim ailelerinin ve CHP İstanbul Milletvekili Şafak Pavey'in katılımıyla "Geride Kalanlar" belgeseli olacak.
3 Mayıs Salı 19.00 Festival yürüyüşü 19.30 İzmir Mimarlık Merkezi’nde Terane Film Müzikleri konseri, 10 Ekim katiliamı ile ilgili “Annem Bana Peynir Al Gel Dedi” film gösterimi gerçekleştirilecektir.

11. Uluslararası İşçi Filmleri Festivali 4 şehirdeki gösterimlerden bir süre sonra birçok kenti kapsayan uzun bir yolculuğa çıkacak ve gösterimler her yıl olduğu gibi ücretsiz olacak.  

Türkiye’den ve dünyanın dört bir yanından emekçilerin yaşamlarını ve mücadele deneyimlerini izleyicilerle buluşturmayı ve ülkemizde işçi filmi üretimini özendirmeyi amaçlayan festival,  DİSK / Sine-Sen, DİSK / DEV SAGLIK-iş, , DİSK/Basın-iş, Türk-iş / Tez-Koop-İş , Türk-iş / Tek Gıda-iş,  KESK / SES , TTB,  Halkevleri , Sendika.Org  ve ÇapulTV tarafından düzenleniyor.

Dünyanın bir çok ülkesinden çokça ilk gösterimli zengin bir program

Festival süresince 18 adet uluslararası, 42 adet de Türkiye’den olmak üzere toplam 60 adet uzun ve kısa kurmaca, belgesel film seyirciyle buluşacak.

Zelimir Zilnik’in güncel göçmen sorunlarını işlediği 2015 yapımı Seyir Defteri, Sırbistan/Log Book Serbistan filmini, 2016 yapımı "Japonya Sennan Ishiwata Asbest Köyü - Bir Can Kaç Para?" isimli film Japonca’dan çevrilerek izleyiciyle buluşacak.

Bilim-kurgu işçi filmi Ay/Moon, İsveç’ten ödüllü bir işçi film Ye,Uyu Öl/Ata Sova Dö, Polonya Silezya bölgesindeki maden işçilerini anlatan üçlemeden Tacın İncisi ve Siyah Toprağın Tadı filmleri daha önce festivalimizde gösterilmişti. Bu yıl  “Aynı tesbihin taneleriyiz biz” filmi Türkiye’de ilk defa yine festivalimizde gösteriliyor olacak.

İsveç’in Yılmaz Güney’i Bo Widerberg’den bir İşçi filmi Türkiye’de ilk defa gösterilecek !
Sendikal mücadelede müziği ilk ve yaygın kullanan bir mücadele adamının kurmaca öyküsü Joe Hill filminde anlatılıyor.
Bo Widerberg, Amerikan metal işçilerinin örgütlenmesi ve mücadelesini Joe Hill’in öyküsü ile birlikte dokunaklı bir şekilde işliyor.

1942 yılında içinde 769 adet yolcu bulunan Struma gemisinin  9 hafta Sarayburnu açıklarında bekletildikten sonra Şile açıklarında batırılması ve bir kişinin kurtulmasının öyküsü Türkiye’de ilk defa gösterilecek olan Struma filminde yer alıyor.

Yeni kurmaca filmlerden Toz Bezi, Abluka, Sarmaşık , Nefesim Kesilene Kadar, Rüzgarın Hatıraları filmleri gösteriyor olacağız. Muammer Özer’in Tarık Akan ve Hale Soygazi’nin oynadığı Bir Avuç Cennet filmi, Yılmaz Güney’in Duvar filmi ve Duvar filminin kamera arkası öyküsünün anlatıldığı Sürgün Türküleri ve fazlası festival süresince gösterilecek.
 
10 Ekim katliamı üzerine belgeseller, Öldürüldükten sonra Panzer’de sürüklenen yönetmen Hacı Lokman’ın anısına Bark filmi, “Çoban ateşlerinin yandığı yerde KAVEL'de” belgeseli, Kağıt toplama işçilerini, Rojava’yı, kadınları, Suriye’den gelen mültecileri, Karadenizde, Cerattepe’de verilen mücadeleyi  anlatan bir çok belgesel izleyicilerle buluşacak.

Uluslararası katılımlı  “Barbarlığa Karşı Video” Atölyesi

İngiltere’den Rainbow Collective isimli bir grup, 2006 yılından bu yana işçi belgeselleri çekiyor ve video aktivizm atölyeleri gerçekleştiriyorlar. Bu yıl İşçi Filmleri Festivali’nde kolektifin yaptığı Bangladeş’te 2012 yılındaki 120 işçinin yanarak öldüğü büyük iş kazasını anlatan Udita isimli belgeseli gösterilecek ve Rainbow Collective’den dostlar hem belgeselin gösterimi, hem de video aktivizm atölyesi düzenlemek için İstanbul’da olacaklar.
Diğer yandan Alternatif Medya Derneği de, Dijital Aktivizm ve Video aktivizm atölye çalışmalarını yürütüyor. Görüntü ve sesi kullanarak özel videolar, infogramlar hazırlamayı, sosyal medya ortamlarını kullanmayı ve en basit araçlarla tanıklık edilen olayların canlı yayınını yapmayı öğreten atölyeler gerçekleştiriyor.
İşçi Filmleri Festivali, farklı coğrafyalarda sürdürülen bu iki önemli çabayı biraraya getirerek, 4-5 Mayıs tarihlerinde İstanbul’da 2 gün sürecek olan bir “Barbarlığa Karşı Video” atölyesi gerçekleştirmeyi planlamaktadır. Gerçekleştirilecek atölyenin sendikal mücadeleye katkılarının olacağına inanmaktayız. Sınırlı sayıda kişi ile gerçekleştirilecek ve Türkçe anında çevirisi yapılacak olan bu atölyeye sendikanızdan katılacak kişiler için sendikalarla iletişime geçilmiştir.

4 İlde gösterimlerin yapılacağı salonlar:

İstanbul’da
Beyoğlu Sineması, Fransız Kültür Merkezi, Aynalı Geçit Etkinlik Mekanı,
Nazım Hikmet Kültür Merkezi, Rasimpaşa Gönüllü Evi, Barış Manço Kültür Merkezi,
Kadıköy Halkevi, Avam Kahvesi

Ankara’da  Merkez Gösterim salonları; Çağdaş Sanatlar Merkezi, Sinetopya, Jeoloji Mühendisleri Odası, Mimarlar odası, Elektrik Mühendisleri Odası, Nazım Hikmet Kültür Merkezi, SES Ankara Şube, Ankara Tabip Odası, ODTÜ Vişnelik Tesisleri
Mahalle Gösterim yerleri; Tuzluçayır Feyzullah Çınar Parkı, Mutlu Mahallesi Lojmanlar, Tekmezar Parkı, Ege Mahallesi Demokrasi ilkokulu Bahçesi, Şahintepe Yaşlılar Parkı, Saimekadın Parkı, Seyranbağları Özgürlük parkı, Dikmen Ahmet Arif Parkı, İlker Aşık Mahsuni Şerif parkı, Keçiören Yunusemre Direniş parkı, Batıkent Metro, Batıkent Meydan, Sincan Halkevi, Sincan Eğitim-Sen 4 Nolu Şube, Çayyolu Semt Meclisi, Çayyolu Atapark

İzmir’de İzmir Mimarlık Merkezi, Konak Halkevi Salonu, Fuar Gençlik Tiyatrosu, İzmir Sanat, Metin Altıok Kültür ve Sanat Evi, Menderes Halkevi, Buca Halkevi,Alievi Kültür Dernekleri Menderes Şubesi, Menderes Kültür Merkezi Anfi Tiyatro, Karşı Sanat Merkezi, Karşıyaka Belediyesi Çarşı Kültür Merkezi, İzbeton Şantiye İşçi Lokali. Sokak gösterimleri

Diyarbakır’da ise  Cegerxwin Gençlik Kültür ve Sanat Merkezi Sinema Salonu, Şibak Şano - Tiyatro ,Urfa Viranşehir’de Evrim Alataş Kültür Merkezi


O Zaman Dans! Sinemanın En Güzel Dans Sahneleri

$
0
0
1800’lü yılların sonlarına doğru kamera kayıt teknolojisinin daha yeni yeni var olmaya başladığı dönemlerde henüz sinema sanatından söz edilmiyordu. Daha çok günlük sıradan olayların çekildiği dönemde hayvanların hareketleri, trafik ışıkları veya sirk görüntüleri çekiliyordu. Bu dönemde başka filme alınan etkinliklerden biri ise dans gösterileri oluyordu. Mehmet Özveren, Sinemada Dans makalesinde bu konuya şöyle değinir: “1908'de film yapmaya başlayan Amerikalı sahne aktörü D.W. Griffith filmlerinde geleneksel oyunculuk tekniğindeki mim ve dans arasındaki ilişkiyi kullandı. Griffith filmlerinde ritmik düzenlemeyi kontrol etmeye özen gösterdi. Sinema ve dans arasındaki pandomimik, ritmik yakınlığı iyi kullandı… Dansı ‘damıtılmış, katıksız hareket’ olarak tarif eden Elizabeth Kendall seyircide yarattığı etki ile dansın filmlere yenilik getirdiğini söylüyor.” (1)Yıllar geçtikçe dansın sinema ile birlikteliği gittikçe azalmış ve başka sinematografik anlatımlar ağır basar hâle gelmiştir. Böylelikle dans sinema için bir amaç değil, araç olmaya başlamıştır. Aşağıda naçizane bahsetmeye çalıştığım filmlerde geçen dans sahnelerini, hem filme katkıları hem de görsel anlamda içerdiği estetiği baz alarak seçmeye çalıştım. Yine listenin en altında da belirttiğim üzere sinema tarihinde anlatılabilecek o kadar güzel sahneler var ki, sakın bu listede şu niye yok, bu niye yok diye yargılamayın,  maalesef hepsini bu listeye koyacak ne yerimiz var ne de zamanımız mevcut :) Filmler kronolojik olarak sıralanmıştır. Keyifli okumalar
  • Voulez-Vous Danser Avec Moi? (Michel Boisrand - 1959)
Listenin en eskisi 1959 yapıımı Voulez Vous Danser Avec Moi?. Haksız yere cinayetle suçlanan birinin eşi rolündeki efsane oyuncu Brigitte Bardot ile İzmir’de yetişip dünyaya açılan Dario Moreno’nun dans sahnesinin tadı bir başkadır. Brigitte Bardot; özellikle Fransa’da etkin olduğu yıllarda özgür kadının simgesi hâline gelmiş ve Fransız Devrimi’nin de simgesi Marienne figürünün ilk gerçek resmi yüzü olmuştu. Bu taraftan bakıldığında “özgür kadın ve dans” birlikteliğinin ne denli önemli olduğunu bir kez daha görmüş oluruz.

  • Zorba the Greek (Mihalis Kakoyannis - 1964)
Sinema tarihinin en ikonik dans sahnelerinden birine sahiplik yapan 1964 yapımı Zorba filmi, hayattan fazla beklentisi kalmayan Yunan asıllı İngiliz yazar Basil’in (Alan Bates), Alexis Zorba (Anthony Quinn) ile arkadaşlığını konu alır. Özellikle Girit sahilinde Anthony Quinn’in sirtaki öğrettiği sahne, hikâyenin de önüne geçerek, filmi izlemeyenlerin bile bildiği bir sahne olmuştur.


  • Bande à Part (Jean-Luc Godard - 1964)
Fransız Yeni Dalga akımının klasiklerinden Jean-Luc Godard’ın en meşhur filmlerinden biri Bande à Part. Bir kadın-iki erkek arasında oluşan aşk üçgeninde Arthur (Claude Brasseur), Odile (Anna Karina) ve Franz’ın (Sami Frey) arasında geçen şiirsel diyaloglar ile yine ikonlaşmış Louvre Müzesi’nde koştukları efsane sahnelerinin yanında, birlikte dans ettikleri sahne de oldukça güzeldir.


  • Godfather (Francis Ford Coppola - 1972)
Film Godfather olunca dans sahnesi de ağırbaşlı olacaktı doğal olarak. Don Vito Carloene’nin (Marlon Brando) kızının düğününde Connie’yi (Talia Shire) dansa kaldırdığı zarif sahnede Don Vito’nun çevresindeki kişilere hafif bir baş selamı ile dansa başlaması, onun filmdeki ağırlığına yaraşacak bir güzellikte.
 
  • Time of the Gypsies (Emir Kusturica - 1988)
Kusturica sinematografisine altın harfle yazılı 88 yapımı Time of the Gypsies’de Perhan’ın (Davor Dujmovic) sarhoş olup dans ettiği sahneyi çok da anlatmaya gerek yok sanırsam. Kusturica’nın kamerası, Goran Bregovic’in mükemmel Ederlezişarkısı, genç yaşta ölen Davor Dujmovic’in kendinden geçtiği dansı, tam bir başyapıt sahnesidir.


  • Beetle Juice (Tim Burton - 1988)
Çocukluğumda en sevdiğim filmlerindendir, Tim Burton imzalı gotik başyapıt Beetle Juice. Talihsiz bir kaza sonucu genç yaşta ölen çiftin, ‘öteki tarafa’ kabul edilinceye kadar evlerinde kalmaları ve sonrasında yeni taşınan aileyi korkutup kaçırmaya çalışmaları konu edinilir. Hayalet ikilimizin ünlü yemek sahnesinde onlara korkutucu dans yaptırmaları filmin en eğlenceleri sahnelerinden biridir. Filmin tamamında çok başarılı kullanılan Harry Belafonte’nin yorumladığı şarkılardan biri Day-O ise eminim herkesin çok sevdiği şarkılardan biri haline gelmiştir. 80’lerin sonu 90’ların başında çocuk olan herkesin bildiği Grup Vitamin’in‘Ellere var da bize yok mu’ şarkısına da esin kaynağı olmuştur.


  • Kickboxer  (Mark DiSalle, David Worth - 1989)
Dansın güzelliğine nazaran absürtlüğü ile listeye dâhil olan Jean Claudde Van Damme ve dansı içerdiği ironi ile hatırı sayılır bir güzellik taşıdığı kesin. Şiddetin ön planda olduğu maskülen bir filmde bu denli kıvrak hareketlerin olması filmin mizah damarını çok güzel besliyor.
  • Scent of a Woman-(Martin Brest-1992)
Yine listenin en ikonik dans sahnelerinden biridir Scent of a Woman’daki Al Pacino’nun tangosu. Görme engelli birinin bu denli özgüven isteyen bir dans türünde izleyenleri etkilemesi takdire şayandır. Al Pacino’nun oyunculuğu da yine efsanedir ki zaten en iyi erkek oyuncu Oscarı'na bu filmle sahip olmuştur.

 
  • Pulp Fiction (Quentin Tarantino - 1994)
Bir filmde dans denilince ilk akla gelen, Pulp Fiction’daki John Travolta ve Uma Thurman’ın karşılıklı döktürdükleri sahnedir. John Travolta’nın zaten dans geçmişi bilinen bir gerçektir ve şahsi fikrim, sahnenin bu kadar iyi olmasının sebebi de budur.


  • Titanic (James Cameron - 1997)
Sinema tarihinin en iyi filmlerinden biri sayılan Titanic’deki dans sahnesi ise filmin kırılma noktalarından biridir. Farklı sınıflardan gelen iki kişinin aşkını konu alan filmde üst sınıfa mensup Rose (Kate Winslett) ile alt tabakadan Jack’in (Leonardo DiCaprio) yakınlaşmasının başlangıcıdır aynı zamanda bu sahne. Sınıf farklılıklarının ortadan kalkıp, aynı dans pistinde insanların eşitlendiği bir sahne olması bakımından da sosyolojik bir altmetinle okunabilmektedir.


  • Y Tu Mamá También (Alfonso Cuaron - 2001)
Yetişkinliğe geçme sürecindeki iki delikanlı Julio (Gael Garcia Bernal) ve Tenoch'un (Diego Luna) yaşça kendilerinden daha büyük Ana (Ana López Mercado) ile çıktıkları yolda filmin sonuna doğru, bu üçlünün romantizmin doruklarına çıkan dansları, filmin geneline yayılmış olan romantizm ve erotizmin nihai bir sonucu gibidir.

 
  • 13 Going 30 (Gary Winick - 2004)
Listedeki diğer filmlerin aksine daha çok gişe mantığında çekilmiş olan 13 Going 30dekiThriller dansı sahnesi... Sıkıcı bir partiyi canlandırmak adına 30 yaşına dönüşmüş kahramanımız içindeki çocukluk duygusuyla tek başına dansa kalkışması ve diğer insanları hareketlendirmek için sergilediği çabası, dansın güzelliğini yansıtan tarafı. Michael Jackson’unThrillerşarkısına çektiği klipte, dans zaten başlı başına sinematografik bir özelliği olduğundan 13 Going 30 filmi vasıtasıyla Thriller klibini de onurlandırmak gerek.

 
  • Polis (Onur Ünlü - 2006)
Bu filmi izlemeyen ama Onur Ünlü sinemasına az da olsa hâkim olan birine bu sahneyi gösterdiğinizde, direkt “Onur Ünlü çekmiştir.” dememesi içten bile değildir. Nev-i şahsına münhasır sinemacımız Onur Ünlü’nün yine kendine has sinema diliyle çektiği 2006 yapımı Polis filminde, klasik Türk ailesi pikniğe gider; ip atlanır, top oynanır, mangal yakılır. Buraya kadar her şey normaldir ve bu, bir Onur Ünlü filminde göremeyeceğimiz kadar son derece sıkıcıdır. Ailemizin mutlu olduğu göstermeye yetmez bu sıradan şeyler. Peki burada ne yapar Onur Ünlü? Tabii ki herkesi şaşırtarak Gloria Gaynor’un I Will Survive şarkısı eşliğinde efsane bir dans sahnesi ekler.


  • Blue Valentine (Derek Cianfrance - 2010)
Boşanmanın eşiğine gelen bir çiftin ilişkilerini gözden geçirmelerini konu edinen filmde kapalı bir dükkânın önünde Ryan Gosling’in ukelele çalıp şarkı söylediği sahnede Michelle Williams’ın şirin dansı filmin en güzel sahnelerinden biridir ayrıca.


  • Frances Ha (Noah Baumbach - 2012)
Listenin en genci 2012 yapımı Frances Ha’da daha ilk filminde efsanevi performans gösteren, şimdiden fenomen statüsüne ulaşmış Greta Gerwig’in New York sokaklarında yaptığı dans koşusu hâlâ akıllarda. Leos Carax’ın 1986 yapımı Mauvais Sang filmindeki David Bowie’nin Modern Loveşarkısı eşliğinde Dennis Lavant’ın koşusuna saygı duruşu niteliğindeki bu sahne yakın zaman sinemasının en güzel anlarından biridir

 

  Unuttum sanmayın! Sinema tarihinde o kadar güzel dans sahnesi vardır ki, hangisini listeye alsan diğerinin boynu bükük kalır. Bonus olarak;
    • Gadjo Dilo (Tony Gatlif - 1997)
  • Dila Hanım (Orhan Aksoy - 1977)
  • Singin’ in the Rain (Gene Kelly, Sanley Donen - 1952)
  • The Gold Rush (Charlie Chaplin - 1925)
  1. Mehmet Özveren - Sinemada Dans - Yaz 2006 - Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu sitesi http://eski.bgst.org/dans/arastirma.asp?id=60&bn=7&righthtml=SinemadaDans
*01/04/2016 tarihinde Fil'm Hafızası'nda yayınlanmıştır.

35. İstanbul Film Festivali İzlenimleri- Çöl, Toz Ve Rock’n’Roll

$
0
0

Canımız ciğerimiz, on bir festivalin sultanı İstanbul Film Festivali nihayet başladı. Havaların yavaşça ısınmaya başladığı, doğadaki renklerin daha bir canlandığı şu günlerde İstanbul da ayrı bir güzel oluyor. Şehrin en güzel zamanları festival zamanları kesinlikle. Film festivalleri olmasa bir Nijer, filmini hangi dağıtıcı, hangi salonda vizyona sokacaktı? O yüzden film festivalleri iyi ki varlar ve sinemaseverlerin kaliteli yapım açlıklarını bir nebze olsun dindirebiliyorlar.
Bu yılki programın Musikişinas bölümünde yer alan Nijer yapımı Akounak Tedalat Taha Tazoughair / Rain The Color Of Blue With a Little Red In It (2015) göze olduğu kadar kulağa da hitap eden güzel bir yapım. Adının Türkçe karşılığı‘İçinde Biraz Kırmızı Olan Mavi Renkte Yağmur’. Tuareg dilinde “mor” kelimesi olmadığı için Prince’in Purple Rain şarkısına bu şekilde bir atıfta bulunulmuş, çok da hoş olmuş. Filmden önce filmin ismine tav oldum diyebilirim. Filmin, senaryoyu da yazan başrol oyuncusu Mdou Moctar’a dair otobiyografik öğeler taşıdığını söyleyebiliriz.
Filmin konusundan kısaca bahsetmek gerekirse, ülkesinin geleneksel müziğine kendi yorumunu katarak farklı bir ‘sound’ yakalayan Mdou Moctar yeni bir kasabaya çalışma ümidiyle gelir. Çöl hayatının imkânsızlıkları içinde hem yaşam mücadelesi verirken hem de sanatını ileri boyuta taşımaya çalışır. Mor motosikleti ve elektrogitarıyla farklı bir tarz çizen Moctar, yabancılığının da getirdiği gizem ile birden kasabanın en merak edilen kişisi olur ve tüm dikkatler üzerine toplanır. Elektrogitarı ile kendi geliştirdiği müzikal yorumlarla sevenleri artar. Tabii duygusal anlamda da kasabanın kızları bu gizemli yabancıya kayıtsız kalmaz.  Ancak tüm bu ilginin yanı sıra kasabanın diğer müzisyenlerinin kendisine karşı antipati beslemeye başlamaları uzun sürmez.
Yeni ortamına uyum sağlamaya çalışan Moctar, bir yandan dış etkenlerle karşılaşırken diğer yandan ailesi tarafından beklediği desteği göremez. Özellikle babası gitar çalanların uyuşturucu ve alkol batağına saplanacağı önyargısıyla kendince oğlunu korumak ister. İster Nijer’de olsun ister dünyanın başka bir coğrafyasında, ebeveynlerin önyargılarla çocuklarına bu tür engeller koyması demek ki kültürler üstü bir durum. Tüm bu engellemelere karşı tutkusundan vazgeçmeyen Moctar, yeni tanıştığı kişilerle müzik yapmaya başlar, evde ise odasında gizli gizli gitar çalmaya devam eder. Tâ ki babasının gitarını bulup yakmasına kadar. Benim gibi Squier sahibi Moctar ile bu sahnede aynı duyguları paylaştığımı söyleyebilirim. Rakip müzisyenlerin psikolojik baskıların artması bir yana yaşadığı bu olay, ruhsal olarak motivasyonunu düşürse de filmin sonuna doğru gerekli olacak sanatsal yaratım için de katalizör görevi görecektir.
Perdeye yansıyan toz yüklü çöl görüntüsünün aksine insanın içini ısıtan, mor renkli elektrogitarla seyircinin gözünü şenlendiren film, esas gücünü insanın kulağının pasını silen müziklerinden alıyor. Özellikle elektrogitar sesine hayran olanların izlemekten çok, dinlemekten keyif alacakları bir yapım. Filmin tadı damağımda kalan diyenler için de güzel bir haber: Filmin başrol oyuncusu Mdou Moctar ve Moctar´ın bağlı olduğu plak şirketi Sahel Sounds´un kurucusu ve film yönetmeni Christopher Kirkley festival kapsamında 9 Nisan´da Salon´da bir konser verecek.

14. Uluslararası Çevre Kısa Film Festivali Başlıyor

$
0
0
Türkiye’nin ilk çevre temalı kısa film etkinliği olan 14. Uluslararası Çevre Kısa Film Festivali, İstanbul gösterimleri 2 Mayıs 2016 da Bakırköy'de başlıyor.

Bakırköy Belediyesi, BASAD (Bakırköylü Sanatçılar Derneği) ve Çevre Film işbirliği, Kültür Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü, Sanatsal Etkinlikler Komisyonu ve Üniversitelerin katkıları ile gerçekleştirilecek festival kapsamında; Ulusal Çevre Kısa Film Yarışması, özel gösterimler, sergiler, müzik dinletileri ve dans gösterileri bulunuyor.

FİLM GÖSTERİMLERİ

Toplam 7 ülkeden 120 çevre temalı kısa filmin yer alacağı gösterimlerin ana merkezi Bakırköy olup, filmler 2 Mayıstan başlayarak BASAD Cep Sinemasında ücretsiz olarak izleyici ile buluşacak.
Ayrıca, festivale bu yıl katılan Maltepe Üniversitesi, Erciyes Üniversitesi, İstanbul Kültür Üniversitesi, Yeniyüzyıl Üniversitesi ve Beykent Üniversitesi'nde de öğrencilere yönelik gösterimler gerçekleştiriliyor.

ÖZEL GÖSTERİM / SÖYLEŞİ

12 Mayıs 2016 saat: 19:30 Bakırköylü Sanatçılar Derneği Cep Sineması’ nda “Arkalarından Gelen Şehir İstanbul” isimli belgeselin özel gösterimi ve ardından yönetmeni Ayla TORUN ile söyleşi yapılacaktır.
Festival gösterim ve etkinlik programlarına www.cevrefilm.org adresinden ulaşılabilir.

İLKLERİN FESTİVALİ
Türkiye'nin ilk çevre temalı kısa film etkinliği olan festival kapsamında yine ilkler gerçekleştirilmektedir.
Bunlardan biri, geçen yıl başlatılan "Halk Jürisi"ödülleridir.  Ulusal Yarışma bölümünde, seçici kurul dışında, ayrıca, çeşitli yaş ve meslek gruplarından oluşan 50 kişilik bir halk jürisi değerlendirmesi bu yıl da sürdürülüyor. Ön elemesiz bu değerlendirme katılımcılar açısından çok önemlidir.
İkinci bir ilk ise, bu yıl Bakırköylü Sanatçılar Derneği Ressamlar Grubu tarafından gerçekleştirilecek olan "Ressam Gözüyle Dünya Sinemasından" konulu, Ressam Fatma Akyüz koordinesinde gerçekleştirilecek özgün çalışmaların, yalnız Türk  Sineması'na değil, Dünya Sineması'na da katkıda bulunacağı değerlendirilmektedir.
Yine geçtiğimiz yıl ödül töreninde gerçekleştirilen ve çok beğeni alan Bakırköylü Sanatçılar Derneği Türk Sanat Müziği Korosunun Şef Dicle Derman Yönetimindeki "Yeşilçam Filmlerinden Şarkılar" konseri de yeniden festival kapsamındadır.

ULUSAL ÇEVRE KISA FİLM YARIŞMASI

Seçici Kurul Üyeliklerini , Ediz Hun (Sinema Sanatçısı), Engin Çağlar (Sinema Sanatçısı), Hilmi Nakipoğlu (Fotoğraf Sanatçısı), Prof. Dr. Oğuz Makal (Beykent Üniversitesi GSF Öğretim Üyesi), Sadi Çilingir (Sinema Yazarı), Prof. Dr. Selahattin Yıldız (Maltepe Üniversitesi GSF Dekanı), Vadullah Taş (Araştırmacı-Yazar), Vural Çavuşoğlu (Yapımcı-Yönetmen) nun yaptığı Ulusal Çevre Kısa Film yarışmasına kabul edilen 112 Adet kısa film; kurmaca, belgesel ve canlandırma dallarında ayrı ayrı değerlendirilerek ödüllendirilecek.

Her dalda birincilere 2.000 TL verilecek ödüllerin dışında ilk üç dereceye plaket ve tüm yarışmacılara katılım belgesi verilecektir.

ONUR ÖDÜLLERİ

Festivalin bu yıla özgü çevre ve sinema onur ödülleri ise Yapımcı-Yönetmen Yılmaz Atadeniz ile Yeşilçam sinemasının unutulmaz oyuncularından Engin Çağlar’a verilecektir. Sanatçılara ödülleri 22 Mayıs 2016 tarihindeki ödül töreninde sunulacaktır.

FESTİVAL ÖDÜL TÖRENİ 22 MAYIS’TA

Festivalin Ulusal Çevre Kısa Film Yarışması’nda dereceye girenler ile her yıl sinema sanatçısı be bilim adamlarına verilen çevre ve sinema onur ödülleri, 22 Mayıs 2016 günü saat 19:00’de Yunus Emre Kültür Merkezi’nde düzenlenecek törende verilecektir. Ödül töreni verilecek kokteyl ile sona erecektir.


Changing Perspectives Kısa Film Festivali Programı Açıklandı

$
0
0
Katadrom Kültür Sanat ve Sosyal Politikalar Derneği tarafından organize edilen ve Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından desteklenen 05 – 08 Mayıs 2016 tarihlerinde dördüncü kez düzenlenecek Uluslararası Changing Perspectives Kısa film Festivali programı açıklandı.

Elliye yakın ülkeden yüzü aşkın filmin yer aldığı festival programı; bu yılın teması olan fiziksel ve düşünsel sınırlara, mülteci ve göçmen sorununa odaklanan Sınır, kültürel görüş ve yaşam farklılıkların ortaya konduğu Kültürel Bakış ,değişimin kendisine, düşüncesine ve pratiklerine yoğunlaşan Değişim Deneyimi, korku filmlerinden oluşan Ürkünç, komedi filmlerinin yer aldığı Gülünç, kadın öykülerini ve deneyimlerini anlatan Mor Portreler, ve çocuklara dair filmlerin yer aldığıKaleydoskop gibi bölümlerinden oluşuyor.  https://www.facebook.com/events/1042652335800966/ 
TAKE ME TO JERMANY Fotoğraf Sergisi
Almanya asıllı fotoğraf sanatçısı Charlotte Schmitz’in göç yolculuğundaki mültecilerin kendi his ve düşüncelerini üzerine yazdıkları polaroid fotoğraflarından oluşan TAKE ME TO JERMANY fotoğraf sergisi 5 – 15 Mayıs 2016 tarihleri arasında SUPA Suriye Pasajı Salonda ziyarete açık olacak.
https://www.facebook.com/events/1716354965300331

Atölyeler
Kadir Has Üniversitesi Sosyal Psikoloji Bölümünden Yrd. Doç. Gülseli Baysu ve Leuven Üniversitesi’nde doktora adayı Canan Coşkan’la Kültürel Sınırlar ve Psikolojik Engeller,  MAVIBLAU yazarları Marie Hartlieb ve Tuba Yalçınkaya’yla Sınırlar Göç ve Medya Atölyesi’ninde yer aldığı dört farklı atölye festival katılımcılarıyla buluşacak.
https://www.facebook.com/events/1755995401298143/
https://www.facebook.com/events/173508953042828/

Yeşilçam Sineması Film Günleri
Festival kapsamında bu yıl ilk kez Yerli Film Günleri düzenleniyor. 9 – 12 Mayıs 2016 tarihleri arasında “Kar Korsanları”, “Çekmeceler”, “Neden Tarkovski Olamıyorum” ve “Çekmeköy Underground”ın da aralarında yer aldığı yerli sinemanın son dönem filmlerinden dokuz film İngilizce altyazılı olarak Yeşilçam Sinemasında gösterilecek. Gösterimler  sonrasında film yönetmenleriyle söyleşiler gerçekleştirilecek.
https://www.facebook.com/events/506661159542254/

Film gösterimlerine 5 Mayıs 2016 Perşembe günü başlayacak 4. Uluslararası Changing Perspectives Kısa Film Festivali Yeşilçam Sineması ve SALT Galata’dadört gün boyunca İstanbul’daki yerli ve yabancı sinemaseverlere hafızalarda yer edinecek bir festival deneyimi sunacak.
5 Mayıs 2016 Perşembe günü saat 19.00’da SUPA Suriye Pasajı Salondagerçekleşecek açılışla Take Me To Jermany fotoğraf sergisi 15 Mayıs 2016 tarihine kadar ziyarete açık olacak.
Tüm  kısa film gösterimlerinin ücretsiz yapılacağı festivalin programınahttp://icpsff.com adresinden ulaşabilirsiniz.

Festival Programı Bölümleri
Sınır
“Anlatmayı kolaylaştırmak için çizilen sınırlar, anlamayı imkansız hale getirdi.”

Kurmaca ve belgesel olmak üzere 13 filmin yer aldığı bölümde, Belçikalı yönetmen Laura Vandewynckel ‘in 2015 yılında Cannes ve Toronto Film Festivali programında yer alan Cennet  filminin yanı sıra Suriyeli göçmenlerin Suriye ‘den Türkiye’ye geçiş yolculuklarında cep telefonlarıyla çektikleri Parça tesirli, Dikenli Tel ve Mücadelenin Mozaikleri  filmleri izleyici karşısına çıkacak.

Değişim Deneyimi
“Gitmek, gelmek. Tekrar gitmek, tekrar gelmek.”

Alman yönetmen Marvin Meiendresch’in Dr Frei’ın katı tedavisi altındaki izole edilmiş bir hastanın, odasından kaçmak için şansını denediği anda kendi kendine giriştiği içsel bir sorgulamayı konu alan “Tedavi” filmi bu bölümde yer alan filmlerden bir tanesi. Tedavi 2016 yılında Londra Bilim Kurgu ve Fantastik Filmler Festivali, 32. Saraybosna Kış Festivali ve Philadelphia Bağımsız Film Festivalinde gösterildi.  Değişim Deneyimi bölümünde kurmaca ve belgesel türlerinde sekiz film yer alıyor.

Mor Portreler
“Kızıl ve mavi arasında mor ve daha fazla güç vardır
.
Belgesel ve kurmaca film seçkilerinden oluşan bölümde altı kısa film izleyiciyle buluşacak. Mor Portler bölümünde izleyici karşısına çıkacak filmlerden biri Amerikan yönetmen Paolo Monico’nun beklenmedik bir ziyaretle eski eşinin ölümü hakkında yeni gelişmeler yaşanan dul bir kadının hikayesinin anlatıldığı “Anne” filmi. Film Uluslararası Rhode Island Film Festivali, Los Angeles Uluslararası Kısa Film Festivali ve Heartland Film Festival’inde gösterildi.

Gülünç
“Hayat bazen ciddi şekilde gülünç olabiliyor.”

Rusya, Meksika, Kolombiya, İran, Fransa, İsviçre, İspanya ve Avustralya’dan on kurmaca filmin yer aldığı bölümde Fransız yönetmenler  Corentin Romagny ve Pierrick Chopin ‘in Los Angeles Cinefest, Roma Yaratıcılık Festivali, Altın Güneş Film Festivali’nde gösterilen filmi “Büyük Anne Ne Yapıyorsun Orada” izleyiciyle buluşacak.

Viraj
“Hayat bir bütün gibi gelir insana…Tek bir deneyim durağanlığımızı alt-üst edinceye kadar. Ondan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmaz.”
Dokuz Kurmaca ve bir belgesel filmin yer aldığı bölümde; 68. Cannes Film Festivali, 64. Melbourne Uluslararası Film Festivali ve 40. Atlanta Film Festivalinde gösterilen Yang QIU’nun yönettiği “Güneşin Altında” filmi izleyici karşısına çıkacak.

Kaleydoskop
“Çocuklar dünyayı farklı gözlerle görür. Sadece yere daha yakın oldukları için değil, gözleri daha büyük olduğu için.”

Arjantinli yönetmen Cecilia Kang’ın 65.  Berlin Film Festivali Generation bölümünde yer alan filmi “Video Oyunları”yla birlikte yedi film bu bölümde izleyiciyle buluşacak. Hindistanlı yönetmen Hardik Mehta’nın El Cezire Uluslararası Belgesel Film Festivali, Mumbai Uluslararası Film Festivali ve Budapeşte Uluslararası Belgesel Film Festivali’nde En İyi Kısa Belgesel ödüllerinin sahibi olan filmi “Uçurtmacı” bu bölümde yer alan filmlerden bir diğeri.

Kültürel Bakış
“Küreselleşen bir dünyada kültürler birbirine yaklaşır. Ama yerel kültürlerin en belirgin özellikleri sonsuza kadar korunur.”
2015 yılında Toronto Film Festivalinde gösterilen Irak ve Almanya ortak yapımı Osama Rasheed’ın yönettiği “Toplum” filminin yanı sıra kurmaca ve belgesel türünde sekiz film bu bölümde yer alıyor. Amerikalı yönetmen Jonathan Stein’ın iki kardeşin perspektifinden ebola salgınının sosyal ve kültürel etkilerini araştırdığı filmi “Köyün Dışında” bu bölümde izleyici karşısına çıkacak filmlerden bir diğeri. Köyün Dışında 10. Show Me Shorts Film Festivali ve 27. Foyle Film Festivali’nde En İyi Kısa ödülünün sahibi oldu.

Çok Yakın Çok Uzak
“Geçmiş olan çoktan bitmiş görünür. Ama hayatın bir noktasında, eski günler bize döner ve geçmişi şimdiye getirir.”
Kurmaca ve Belgesel on bir filmin yer aldığı bölümde, Avusturyalı yönetmen Chris Raiber’ın 65. Berlin Uluslararası Film Festivali’nde gösterimi yapılan ve hastanede koma halindeki Nelly’nin sanrılarını konu alan ve adını başrolden alan filmi “Nelly” izleyici ile buluşacak. Fransız yönetmen Julie Blasenhauer ‘in 7. New York Bağımsız Film Festivali’nde gösterilen filmi “Özür Dilerim” bölümde yer alan filmlerden bir diğeri.

Melez Algı
 İlk bakışta uyumsuz görünüyor olabilirler. Ama yeni kombinasyonlara hazır olun. ”
Kurmaca türünde on filmin yer aldığı bölümde Rus yönetmen Konstantin Bronzit’in Melbourne Uluslararası Film Festivali ve Krakow Film Festivali’nde gösterilen filmi  “Kozmozsuz Asla”nın yanı sıra Alman yönetmen Clemens Roth’un 40. Toronto Uluslararası Film Festivali’nde gösterilen filmi Arı Çocuk ve Çiçek Kızın Aşkı” izleyici karşısına çıkacak.

Ürkünç
 Korku dediğiniz şeyin nereden geldiğini bilmezsiniz ama yakalandığınız anda oyunun bir parçası haline gelirsiniz. ”
Altı kurmaca filmin izleyiciyle buluşacağı bölümde İngiliz yönetmen Richard Heap’ın yönettiği, karanlık ve çarpık bir baba/oğul ilişkisini izleyen düşmanlığı konu alan ve Teksas Uluslararası Korku Filmleri Festivali’nde En İyi Kısa Film ödülünün sahibi olan filmi “Sarmal” yer alıyor.

21. Sadri Alışık Ödülleri Sahiplerini Buldu

$
0
0

Sinema Ödülleri

Komedi Dalında

◊ Erkek oyuncu: Cem Yılmaz (İftarlık Gazoz)
◊ Kadın oyuncu: Algı Eke (Guruldayan Kalpler)
◊ Yardımcı erkek oyuncu: Zafer Algöz (Ali Baba ve 7 Cüceler)
◊ Yardımcı kadın oyuncu: Esra Dermancıoğlu (Hayalet Dayı)

Dram Dalında

◊ Erkek oyuncu: Nadir Sarıbacak (Sarmaşık)
◊ Kadın oyuncu: Ece Dizdar (Çekmeceler)
◊ Yardımcı erkek oyuncu: Kadir Çermik (Sarmaşık)
◊ Yardımcı kadın oyuncu: Tilbe Saran (Çekmeceler)
◊ Ayhan Işık özel ödülü: Ekin Koç (Senden Bana Kalan)
◊ Ekrem Bora umut veren oyuncu ödülü: Berat Efe Parlak (İftarlık Gazoz) ve Ece Yüksel (Nefesim Kesilene Kadar)
◊ Onur ödülü: Türker İnanoğlu
◊ Seçici kurul özel ödülü: Mustang filminin genç oyuncuları (Doğa Zeynep Doğuşlu, Elit İşcan, Güneş Nezihe Şensoy, İlayda Akdoğan)

Tiyatro ödülleri

Dram Dalında


◊ Erkek oyuncu: Cüneyt Yalaz (Kim Var Orada)
◊ Kadın oyuncu: Melike Güner (Medet)
◊ Yardımcı erkek oyuncu: İlker Yasin Keskin (Kim Var Orada)
◊ Yardımcı kadın oyuncu: Tuğçe Altuğ (Kabileler)

Komedi ve Müzikal Dalında


◊ Erkek oyuncu: Kerem Kobanbay (Üç Nokta)
◊ Kadın oyuncu: Ayça Varlıer (Fosforlu)
◊ Yardımcı erkek oyuncu: Levent Öktem (12. Gece)
◊ Yardımcı kadın oyuncu: Selin Zafertepe (Haldun Taner Kabare ‘Dün Bugün’)
◊ Onur ödülü: Ferhan Şensoy
◊ Çolpan İlhan sanata değer katan kadınlar özel ödülü: Necla Uygur
◊ Anadolu Efes özel ödülü: Tiyatro D 22
◊ Üstün Akmen Özel ödülü: Yiğit Kocabıyık
◊ Umut veren genç oyuncu ödülü: Alan Ciwan
◊ Seçici kurul özel ödülü: Hatice Aslan, İrem Sak, Pınar Çağlar Gençtürk (Hepimizin Güzel Öyküsü)
◊ HDI Sigorta özel ödülü: Açlık
Viewing all 348 articles
Browse latest View live